🥇 Samipaşazade Sezai Küçük Şeyler Özeti
4dO5. SAMİPAŞAZADE SEZAİ 1860-1936“Samipaşazade Sezai”nin Hayatı 1860 yılında İstanbul’da doğan Samipaşazade Sezai’nin Babası dönemin bürokratlarından Abdurrahman Sami Paşa, annesi de Gürcü asıllı bir cariye olan Dilarayiş Hanım’dır. Sezai, babasının sayesinde bütün eğitimini özel hocalardan aldı. Babası ilim ve edebiyata düşkün bir insan olduğundan, Sezai’nin yetiştiği konak dönemin bir ilim ve kültür ocağı mahiyetinde idi. Birçok Doğulu ve Batılı aydın bu konağın müdavimlerindendi. Sami Paşazade Sezai de işte böyle bir kültür ortamında yetişerek hem Doğu, hem de Batı kültürünü öğrendi. Samipaşazade Sezai, çalışma hayatına 1878 yılında ağabeyi Suphi Paşa’nın nazırlığını yürüttüğü Evkaf Nezaretinde başladı. 1880 yılında Londra’ya elçilik katibi olarak gitti. Burada Avrupa edebiyatını daha geniş bir şekilde tanıma imkanını buldu. Londra’da kaldığı dört yıllık süre içinde Victor Hugo, Le Martin, Musset, Alphonse Daudet ve Pierre Loti gibi bir çok Batılı aydının eserlerini okudu. İngiliz kültür ve edebiyatını yakından tanıdı, öğrendi. 1885’te Liyon’a büyükelçilik katipliğine gitmeyerek Hariciye Nezareti’nde çalışmaya başladı. 1887 yılında “Sergüzeşt” romanını, 1891’de “Küçük Şeyler”i yazdı. Bu iki eser konu olarak “esaret” konusunu ve dolaylı yoldan “hürriyet” konusunu işlediği için saray tarafından olumsuz bir tepki ile karşılandı. 1894’ten itibaren Abdullah Cevdet’in çıkardığı “İkdam” gazetesinde makale ve hikayeler yazmaya Sezai hürriyet taraftarı bir sanatçı olduğundan ve yazılarında da bu özelliği gösterdiğinden dolayı sarayla sürtüşmeler yaşadı. Bu sürtüşmeler, 1901’de Paris’e kaçmasına sebep oldu. Paris’te İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleriyle tanıştı. Onlarla iş birliğine girerek Jön Türkler’e katıldı. İkinci Meşrutiyet ilan edilince İstanbul’a döndü. Aynı yıl Madrid orta elçiliğine atandı. I. Dünya Savaşı yıllarında İsviçre’de kaldı. 1921’de İstanbul’a dönünce emekliye ayrıldı. Cumhuriyet döneminde ömrünün son yıllarını sessiz, sakin bir şekilde geçirdi. “Konak” isimli bir roman yazmak istedi. Ancak bitiremeden 26 Nisan 1936 günü zatürreeden hayatını kaybederek Göksu’daki aile mezarlığına defnedildi.“Samipaşazade Sezai”nin Edebi KişiliğiSamipaşazade Sezai, Tanzimat’ın ikinci neslinin üçüncü önemli simasıdır. Sezai’nin kendi zamanındaki Fransız edebiyatı hareketi ile yakından meşgul olması, eserlerine daha doğal bir karakter vermiştir. Bu sebeple Sezai, Türk edebiyatının Avrupalılaşma sürecinde önemli bir rol Sezai daha çok nesirleri; yani siyasi ve edebi makaleleri, küçük ve büyük hikayeleri ve hatıraları ile tanınmıştır. O nesre edebiyata heves ettiği zamanlarda şöhretli bir yazar olan Namık Kemal’in kuvvetli tesiri altında başlamıştır. Hatta bu romantik üslup Sezai’nin Batıyı tanıdıktan sonraki eserlerinden de tamamen silinmiş sayılmaz. Onun en başta Sergüzeşt adlı eseri olmak üzere, en realist küçük hikayelerinde de zaman zaman hislerine kapıldığı, duygularını başkalarına duyurmak istediği görülür. Esasen duygulu, hem de ince duygulu bir sanatkar olan Sezai’nin arada bir romantik vasıflar taşıyan şiirler mırıldanması da onun, nesrine şiirler karıştırmaya olan meylinin bir kısa hikayenin kurucularından olan Sezai, en kısa ve küçük şeylerin bile hikaye konusu olabileceğini savunur. Ona göre üslup ele alınan konuya göre değişebillir ve en önemsiz olay bile güzel yazılırsa hikaye haline getirilebilir. Bütün mesele tabiatı, insanı ve insan kalbini uygun bir dil ve anlatımla tasavvur edebilmektir. Zengin ve soylu bir aileden olan Sezai Bey, Taşkasap’taki konaklarında dadılar, lalalar ve cariyeler arasında büyür, konakta bunların yaşantılarını yakından izler, onların iç sızlatan acılarını dinler ve üzülür. Konusunu bir paşazade ile bir cariyenin aşk macerasından alan Sergüzeşt romanı; artık kapanmaya yüz tutmuş bir dönemi, cariyelerle kölelerle birlikte yaşanılan büyük konak hayatı devrini Türk romanındaki en başarılı şekilde anlatan eserdir. Romanda esaret ve hürriyet temaları üzerinde durulur. Sezai, dönemine hakim olan romantizm akımının tesirinden sıyrılarak, realizmin özelliklerini romanına uygulamaya büyük özen gösterir. Eser realist ve romantik özellikler edebiyatında Abdülhamit devrinde yaygınlaşan fakirlik ve ezilmişlik duygusunun öncüsü Samipaşazade Sezai olur. Eserlerinde toplumun ezilen insanlarının sesi olmaya çalışır. Sezai, Doğu kültürünü konaktan alırken, Batı kültürünü ise bizzat yaşayarak kazanır. Eserlerinde yoğrulduğu bu iki kültürün bir sentez halinde ortaya koyulduğu görülür. Gençliğinde Namık Kemal’in etkisinde kalan yazar, Fransız realistlerinden Gustave Flaubert’in büyük bir titizlikle üzerinde durduğu kelime ve noktalama işaretlerine dikkat eder. Onun üslup anlayışını kendi üslubuyla birleştirmeye çalışır. Onun gibi dünyaya bir ressam gözüyle bakar, renkli ve canlı tabiat tabloları çizer.“Samipaşazade Sezai”nin EserleriSergüzeşt roman-1888Küçük Şeyler altı hikayeden oluşur-1890Rumuzü’l – Edeb 1900-hikaye, hatıra ve makalelerİclal 1923Şiir 1881-1891, hikaye ve değişik yazarlar.Yazarın ayrıca İkdam, Servet-i Fünun, Şura-i Ümmet, Gayret, Hazine-i Evrak, Edebiyat-ı Umumiye gibi gazete ve dergilerde yayımlanmış, değişik konularda birçok yazısı Hamit Tarhan Hayatı, Eserleri ve Edebi kişiliği
Osmanlı İmparatorluğu zamanında doğmuş 77 yıllık uzun bir ömür ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna şahitlik etmiş önce yazar, sonra diplomat ve siyasetçi olan Samipaşazade Sezai’nin hayatını, edebi kişiliğini işleyeceğiz bu yazıda. Her zaman olduğu için önce kısaca hayatına değinelim Samipaşazade Sezai’nin..Samipaşazade Sezai’nin HayatıSamipaşazade Sezai 1859 yılında İstanbul’da Osmanlı Devleti’nde doğmuş, 1936 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nde yine İstanbul’da 77 yaşında hayata gözlerini gibi şair ve yazar olan Abdurrahman Sami Paşa’nın ve Sami Paşa’nın ikinci eşi olan Gürcü asıllı Dilarayiş Hanım’ın oğludur Samipaşazade Sezai. Babası, Osmanlı Devleti’nin ilk eğitim bakanıdır. Abdurrahman Sami Paşa aynı zamanda Trabzon, Vidin, Girit valilikleri, Rumeli müfettişliği, Meclis-i Ayan üyeliği görevlerinde bulunarak devletin üst mevkilerinde görev yapmış önemli bir kişidir. Samipaşazade Sezai’nin babasının bir önemli özelliği de Avrupa’nın gelişmesinin nedeni olarak uyguladıkları ulusal politikayı görüyordu. Yani milliyetçi düşüncenin Avrupa’yı geliştirdiğini düşünüyordu. Bu bakımdan o da ülkesine yani o zamanlar monarşi ile yönetilen Osmanlı ülkesine milliyetçilik fikrini getirdi. Osmanlı ülkesine milliyetçilik düşüncesini getiren ilk kişi Samipaşazade Sezai’nin babası Abdurrahman Sami Paşa’ Sezai ilk eğitimini adet olmak üzere yaşadığı konakta gördü. Babasının da özel ilgisi ile Farsça, Arapça, Fransızca, Almanca dillerini öğrendi. Daha sonra Londra’da görev yapacak ve orada da İngilizce öğrenecek olan Samipaşazade Sezai beş dilen bir yaşına kadar para kazanmayı düşünmedi, herhangi bir devlet dairesinde görev almadı, kendini edebiyata verdi. Edebi açıdan kendini geliştirmek için inzivaya çekildiği bu zamanlarda henüz 14 yaşındayken Kamer adlı edebiyat dergisinde yazıları yayımlanmaya başladı. 1880 yılında 21 yaşında Evkaf Nezareti Mektubi Kaleminde – ki burada ağabeyi yönetici konumundaydı – işe girdi. Babası 1878 yılında hayatını kaybettikten sonra 1881 yılında Londra Elçiliği’nde ikinci katip olarak göreve başladı Samipaşazade Sezai. 1885 yılında İstişare Odasında çalışmaya başladı. Buradaki görevinin önemi İngiliz ve Fransız edebiyatını yakından izleme şansı bulmasıdır. Ne yazık ki 1885 yılında siyasal baskılar yüzünden görevinden azledilen Samipaşazade Sezai İstanbul’a yılında İstanbul’dan Paris’e kaçarak Jön Türklere katıldı. Bu kaçmasının nedeni Sergüzeşt adlı romanından sonra gözaltında olduğunu hissetmesi idi. Burada Şura-yı Ümmet gazetesinde aleyhine yazılar yazdı. Bu yazılar daha sonra Ahmed Rıza Bey tarafından ortaya yılında Madrit Elçiliği görevinde bulunan Samipaşazade Sezai Savaşı zamanında İsviçre’de idi. Tam 12 yıl boyunca Madrid Büyükelçiliği görevini sürdürdü. 1921 yıllında Mütareke yıllarında Türkiye’ye döndü. 1927 yılında TBMM tarafından “Vatana hizmet” kadrosundan ona aylık bağlandı, ev kirası da İstanbul Belediyesi tarafından ödendi. 1936 yılında uzun bir ömür yaşamış olarak hayata gözlerini yumdu, mezarı Göksu tarafından Receizade Mahmut Ekrem ile aynı yerdedir. Az sonra anlatacağımız gibi zaten kendisi Receizade Mahmut Ekrem ile Abdülhak Hamit ile yakın dost Sezai’nin Edebi YaşamıSamipaşazade Sezai, Tanzimat edebiyatı döneminde eser vermiştir ama kendisi Tanzimatçılar gibi çok fazla eser vermemiş az ve öz yazmıştır. Ünlendiği eseri ise kölelik ve cariyelik konusunu ele aldığı Sergüzeşt adlı Sezai’nin edebi kişiliği Namık Kemal ile tanıştıktan sonra daha yalın ve gerçekçi bir hale girmiştir. Bu bakımdan o Namık Kemal’in hem en büyük hayranı hem de onun dostu olabilmiştir. Ruşen Eşref Ünaydın’ın “Diyorlar Ki” adlı söyleşi kitabında Samipaşazade Sezai, Namık Kemal ile karşılaşmasını şu şekilde anlatır“ Ben on yedi, on sekiz yaşımda idim. Ve Kemal Bey’i o sıralarda tanıdım. Kendisini ziyarete gittim. Hani kitaplarda filan yazarlar,işte ben Kemal Bey’i gördüğüm zaman kendimde , hiç mübalağasız söylüyorum, öyle bir heyecan duydum ve elini öptüm. Bence Kemal Bey’in dehası Türk’tür, nakiseleri de Türk’tür. Onda bir cihangirlik vardı, kendisine intikal eden bir cihangirlik vardı. İşte onun alem-i edebiyatta kopardığı fevkalade fırtına esnasında idi ki bende edebiyata girdim. Benim muhakematım filan ve vakitler tekmil Kemal Bey idi. Fransa’da hani bir Hugolaterlar vardı ya bende Kemal’e karşı öyle bir haldeyim. O iyi derse iyi o fena derse fena, bilmem niçin böyle idi. “ Ruşen Eşref Ünaydın, Diyorlar ki s. 38 / 39, TC Kültür Bakanlığı YayınlarıYukarıda da görüldüğü gibi Namık Kemal, Samipaşazade Sezai’yi hem edebiyat dünyasına girmesi içi yüreklendirmiş hem de ona kılavuz olmuştur. Yalnız Samipaşazade Sezai, Namık Kemal gibi yiğit değildir buna rağmen tek romanı ile üne Sezai’nin İlk Edebiyat DenemeleriSamipaşazade Sezai ilk yazılarını Kamer adlı dergide henüz 14 yaşındayken yayınlamıştır. 1874 yılında Kamer dergisinde yayımlanan ilk yazısının başlığı “Maarif”idi. O ilk gazeteye yazı verme hikayesini şöyle anlatır “ O zaman on dört yaşındaydım. O genç gönlü, basın sevdası, önüne geçilmez sevgisi ile doldurmuş ve kaplamıştı. Bir yazar olmak, imzasız olsun, ,iki üç satırlık bir yazımı gazetede basılı görmek, benim için hayata değer bir ikbal idi…. Fakat gazeteye nasıl yazmalı? Babam, gözyaşlarımla ettiğim yalvarışa bile mümkün değil izin vermiyor, hatta yazdıklarımı umumun değil kendisinden başka kimsenin görmesine müsaade etmiyordu… O aralık tanıdığım asalet erbabından, liyakatli bir necip zatın nezareti altında olarak “Kamer” namile bir gazete çıkmaya başladığını işittim. Hemen Galata’daki matbaasına koştum.” Rumuzü’l Edeb, s. 229- 301879 yılında üç perdelik oyunu “Şir” adlı eseri yayımlandı, bu eserde Namık Kemal’in etkisi olduğu -1901 yılları arasında görevinden azledildiği ve İstanbul’da kaldığı zamanlarda kendisini edebiyata verdi. Abdülhak Hamit Tarhan ve Receizade Mahmud Ekrem ile yakın dostluklarını bu dönemde kurdu. Ayrıca İngiliz ve Fransız elçiliklerinde kaldığı süre zarfında Avrupa edebiyatını yakından ve birebir tanıma fırsatı yaşında Namık Kemal ile tanıştı, onunla bağını hiç koparmadı ve sürekli mektuplaştı. Namık Kemal, Samipaşazade Sezai’nin hayatında bir dost ve aynı zamanda bir öğretmendi. Samipaşazade Sezai, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi’den sonra Türk edebiyatının ilk romancıları arasında girdi. Samipaşazade Sezai, yazdığı Sergüzeşt adlı roman ile edebiyatımıza adını altın harflerle yazmıştır. Tek roman ile üne kovuşmuştur ki şimdi o romana ve Samipaşazade Sezai’nın bu romanı hangi hallerde yazdığına, yazdıktan sonra nasıl günler geçirdiğine yakından bakalımSamipaşazade Sezai ve Romanı Sergüzeşt1888 yılında yazılan Sergüzeşt adlı roman Samipaşazade Sezai’yi üne kavuşturan romandır. Sergüzeşt, bir kölenin hayatını en ince detaylarına kadar inceler. Eserin bu kadar önemli olmasının bir nedeni de konusunun kölelik ve cariyelik olmasıdır, fikir olarak da o zamanların romantik akımından uzaklaşıp gerçekçi bir bakış açısı kazanması onu diğer romanlardan ayırmıştır. Biz önce romanın küçük bir özetini verip konuya Romanının Konusu Sergüzeşt romanın baş kahramanı Dilber adlı bir cariyedir. Dilber köle olarak bir konağa satılır ve o konaktaki paşa oğlu Dilber’e aşık olur. Dilber, diğer cariyelerin aksine girdiği konakta iyi bir eğitim almıştır. Piyano çalmasını bilir, Fransızca bilir. Bir kölede olması beklenmeyecek donanıma sahiptir. Bu bakımdan da “şanslı” bir köledir. Kitabın ilk kısmında da her kölenin bu kadar şanslı olmadığından bahsedilir. Dilber bu kadar iyi bir eğitim almış olmasına rağmen bir cariye olduğu için paşa oğlu ile evlenilmesine izin verilmez. Sergüzeşt’in Yazım MacerasıSamipaşazade Sezai, kırk cariyeli bir konakta büyümüş zengin bir paşanın oğludur. Yalnız bu konaktaki kırk cariye de Sergüzeşt romanındaki Dilber gibi yetiştirilmiştir. Bu bakımdan roman iki kısma ayrılır. İlk kısımda cariyelerin çektikleri sıkıntılar anlatılırken ikinci kısımda Dilber’in eğitim hayatı ve iyi yetiştirilmesi konu edinir. Samipaşazade Sezai ikinci bölümü kendi gözlemlerine dayanarak yazmış ilk bölümü de başka kaynaklara başvurarak yazmıştır. Bu kaynaklardan birisi de Victor Hugo’nun Sefiller adlı romanıdır. Dilber’in çocukluğu Sefiller romanındaki Cosette’nin yaşamından esinlenerek yazılır ama gençliği Samipaşazade Sezai’nin kendi Sezai bizzat cariye sisteminin içinde büyüdüğü için Sergüzeşt adlı eserindeki gözlemleri oldukça kuvvetlidir. Bunun en güçlü örneğini karşılaştırarak görebiliriz. Ahmet Mithat Efendi de kölelik sorununu işleyen eserler kaleme almıştır onun eserlerindeki gözlem Samipaşazade Sezai’deki gözlem kadar başarılı değildir. Bu bakımdan kendi devrinde Sergüzeşt, kölelik ve cariyelik konusunu en iyi işleyen Romanında Doğu ve Batı KültürüUnutulmamalıdır ki Samipaşazade Sezai bir Tanzimat dönemi yazarıdır. Bu bakımdan da Tanzimat dönemindeki Doğu ve Batı medeniyeti ikiliğini içinde yaşar. Tanzimat döneminde Doğu medeniyetinden Batı medeniyetine geçiş vardır. Hatta bu geçiş çoğu romanda özentilik olarak da ele alınır. Bakınız Receizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası adlı romanı buna en iyi örnektir.Sergüzeşt romanında Asım Bey’in konağı da bu ikiliği bize en iyi şekilde gösteren bir konaktır. Batılılaşma hareketi için neden halkın değil bir konağın seçildiği de önemli bir soru olacaktır. Bu sorunun cevabı ise değişimin doğası ile ilgilidir. Değişim her zamanda yukarıdan aşağıya doğru gerçekleşir. Yani önce saray değişir, daha sonra soylu kesimi ve en sonunda da halk değişir. Bu bağlamda ikiliğin en ciddi olduğu yer elbette Asım Bey’in konağı romanında Doğu kültürünün özellikleri özellikle Asım Bey’in konağında şu şekildedirHala cariyelik kültürünün olmasıFellak dadıların olmasıDoğu’nun düşünce yapısı Dilber’in köle olduğu için paşa oğlu ile evlendirememesi gibiDoğu mobilyaları Halılar en önemli unsurDoğu adetlerinin devam etmesiKadınların çarşafa kapanarak dışarı çıkmasıAtaerkil aile anlayışıEvde haremlik – selamlık olması yani Doğu tarzı yaşamın devam etmesi Sergüzeşt romanında Batı kültürünün özellikleri özellikle Asım Bey’in konağında şu şekildedirFransız mürebbiyelerin bulunmasıEvdekilerin piyano çalmayı öğrenmeleriEvdekilerin Fransızca öğrenmeleriBatı müziğinin sevilmesi Paris mobilya dergilerinin takip edilmesiAvrupa edebiyatının takip edilmesi, kişilerin Fransızca roman okumalarıParis moda dergilerinin takip romanın en önemli özelliği bu ögelerin hepsinin içinde barındırılmasıdır. Bu bakımdan da Tanzimat dönemindeki ikiliği gözler önüne serer. Asım Paşa’nın konağındaki bu durum, Sergüzeşt adlı eserde gerçekçi bir bakış açısı ile abartısız şekilde Romanında Romantik Akımdan Gerçekçi Akıma Geçiş“ Namık Kemal etkisi görülen Sergüzeşt, Türk edebiyatında romantizmden gerçekliğe geçişin başarılı örneklerinden sayılır “ der Atilla Özkırımlı. Asım Bey’in konağındaki Doğu kültürüne ve Batı kültürüne ait ögeleri abartısız ve gözleme dayanarak anlatmasıİşlediği konunun hayatın içinden olmasıKölelerin yaşamını gözlemleyerek bu eserini yazması Anlatımının tarafsız olmasıTip yerine karakter kullanmasıBu karakterlerin seçimiMekan betimlerinin gözleme dayanarak ve gerçekçi bir şekilde yapılması eserin realist bunlara rağmen esere tamamen gerçekçi diyemiyoruz çünkü eserde aynı zamanda romantik bir havaya da rastlıyoruz. Bu eser için söyleyebileceğimiz en iyi tespit Sergüzeşt romanının romantizmden gerçekçi romana geçiş romanı olduğudur. Üstelik bu geçiş romanı oldukça başarılıdır. Sergüzeşt Romanının DiliSergüzeşt romanın dili tertipli ve tutarlı değildir. Aslen tarz olarak Namık Kemal’e uyar Samipaşazade Sezai ama yazılarında Türkçenin Acem ve Arap unsurlarından temizlenmesine taraf olduğunu açıklamasına rağmen romandaki mekan tasvirlerinde dili ağırlaşır. Ayrıca zaman zaman da özensiz bir dile yaklaşır. Yalnız diyaloglarda Türkçe daha arı ve ağdasızdır. Samipaşazade Sezai’nin “üslub-ı ali-i şairane” denilen roman üslubu, Servet-i Fünun romanının dilini etkilemiştir. Sergüzeşt Romanı için Son SözSergüzeşt romanının Türk edebiyatı için önemini maddeler halinde sıralarsakSergüzeşt romanı dönemi çerçevesinde köle ve cariyelik konularının ele alındığı en başarılı romandır. Kendisinden önce Ahmet Mithat’ın da kölelik konusunu işlediğini ama Samipaşazade Sezai’nin ondan daha başarılı olduğunu unutmamak romanı yazarı Samipaşazade Sezai’nin gözlemlerine dayanır. Bu romanı okurken Samipaşazade Sezai’nin zengin bir konakta aynı Dilber gibi onlarca cariye ile büyüdüğünü unutmamak romanının dili yer yer savruk, yer yer ağır ama tarz olarak Namık Kemal tarzında romanı romantizmden gerçekliğe geçişin ilk medeniyetinde Batı uygarlığına geçişin tüm unsurlarını görebiliyoruz. Bu bakımdan Tanzimat döneminin kültür ikiliğini oldukça net bir şekilde Sezai’nin ÖykücülüğüSamipaşazade Sezai, kısa öykülerini Küçük Şeyler adlı öykü kitabında toplar. Bunlar Batı tekniğine uygun olarak yazılan kısa öykülerdir. Kısa öykülerinde Batı edebiyat dünyasından Alphonse Daudet’i örnek almıştır. Batılı anlamda ilk gerçekçi öyküler Samipaşazade Sezai tarafından verilmiştir. Samipaşazade Sezai Hakkında Edebi TenkitGerek kölelik gibi bir konuyu gerçekçi bir bakış açısı ile işlemesi gerek de kısa öykülerinde Batı tekniğini kullanmasıyla Samipaşazade Sezai, yenilikçi edebiyatın öncülerindendir. Bu bakımdan da Tanzimat edebiyatında önemli bir yere Sezai, öykülerinde Alphonse Dauet’i örnek alan, edebiyat anlamında Abdülhak Hamit hayranı ve Victor Hugo ile Namık Kemal etkisindedir. O, romantik ve insancıl bir şekilde çevresindeki insanlara bakar, onları romanında konu edinir. Buna rağmen Rauf Mutluay için 77 yıllık bir yaşama sığdırılan iki eser durumda yani ne kadar az eser verirse versin Türk edebiyatında romantizmden gerçekliğe geçişin köprüsüdür Samipaşazade Sezai. Yalnız elbette on dört yaşında edebiyata atılmak için babasının sözünü çiğneyen birisinin bu kadar az eser vermesi kabul Sezai, Sergüzeşt adlı eserini yazdıktan sonra tehdit edildiğini düşünerek Avrupa’ya kaçar. Belli ki fikir ve idealleri onun daha iyi edebi eserler vermesini sağlayacaktı ama kendisinde o “cengaverlik” döneminde yani kendisine aylık bağlandığında da önemli bir eser vermedi. ESERLERİRoman Sergüzeşt 1888Öykü Küçük Şeyler 1892Oyun Şir 1879Sohbet/Eleştiri/Anı Rumuzu’l- Edeb 1900, İclal 1923
Samipaşazade Sezai Hayatı1859 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Abdurrahman Sami Paşa, Osmanlı devletinin ilk Maarif Nazırı’dır. Varlıklı bir aileye mensup olmasından dolayı iyi bir eğitim görmüş, özel hocalardan dersler Sezai Arapça başta olmak üzere Farsça, Fransızca, Almanca ve İngilizceye dillerini bilmektedir. Onun bu kadar fazla dil bilmesi gelecekte elçi olarak Londra’ya gönderilmesine de ön ayak elçiliği sırasında elçilik görevlilerinin şapka giymesi yasağına uymadığı için görevinden Sezai Edebi KişiliğiKüçük yaşlarda Namık Kemal ile tanışma fırsatına kavuşan sanatçı hızla edebiyata yönelmiştir. Namık Kemal’e karşı büyük bir hayranlık duyan Samipaşazade Sezai yıllarca onunla mektuplaşmıştır. Sonraki yıllarda ise Abdülhak Hamit Tarhan ve Recaizade Mahmut Ekremle dost Tanzimat sanatçılarına göre çok az eser veren sanatçının sadece bir romanı, iki küçük hikayesi, hatıra ve seyahat yazıları vardır. Esir kız Dilber’in hayatını anlattığı Sergüzeşt romanı ile adını Türk edebiyat tarihine edebiyatı II. dönem sanatçısı olan Samipaşazade Sezai, topluluğun diğer üyeleri gibi realizm akımına bağlı kalarak eserler Sezai EserleriRoman SergüzeştHikaye Küçük Şeyler Ahmet Mithat Efendinin Letaif i Rivayat adlı eseri ile birlikte Batılı tarzdaki ilk hikayelerden biri kabul edilir.Tiyatro ŞirGezi – Anı Rumuz’ul EdepBildiriNe düşünüyorsun? Sonraki gönderi
Sergüzeşt romanının hakkında özeti , olay örgüsü, kişiler ve özellikleri , mekan ,zaman , bakış açısı ve Samipaşazade Sezai hakkında bilgiler verdik... Kitabın Adı Sergüzeşt Yazarı Sami Paşazade Sezai Sergüzeşt Romanı Özeti Esir tüccarları tarafından Kafkasya 'dan kaçırılan küçük çocuğu Hacı Ömer isimli bir adama satarlar . Hacı Ömer bu küçük kızı Mustafa Efendi haremine satar . Evin hanımı bu kızın ismini Dilber koyar ve uşağıyla birlikte Dilber'e evin işlerini yaptırıp sürekli işkenceler yaparlar. Mustafa Efendi' nin tayini Erzurum’a çıkar ve oraya gitmesi için para lazımdır, Dilber’i 65 liraya başka bir esirciye satarlar. Bu esirci Dilber’i Bir süre sonra 150 liraya Asaf Paşa konağına orada rahat bir hayata kavuşur. Asaf Paşa'nın ressam oğlu Celal Bey, Dilberi resimlerinde model olarak kullanırken Dilber'e aşık olur. Celal Beyin annesi bu ilişkiyi anlar ve oğlunu Dilber’den uzaklaştırmak için bir gün gizlice Dilber’i bir esirciye satar. Celal Bey bunu öğrenince üzüntüden yataklara düşer. Dilber, yeni efendisine odalık olmayı kabul etmez, bu yüzden cezalandırılır , bir odaya hapsedilir. Harem ağası da Dilber’i sevmiştir. Dilber’i odadan kaçırmak isterken ölür. Ne yapacağını şaşıran Dilber, çaresizlik içinde kendisini Nil nehrine atar ve hayatına son verir. Dilber böylelikle hürriyetine kavuşmuştur. Sergüzeşt Romanı Olay Örgüsü * Dilber’in Kafkasya’dan kaçırılarak İstanbul’a getirilmesi ve Hacı Ömer'in Dilber'i Mustafa Efendi’ye hizmetçi olarak satması * Mustafa Efendi’nin karısının Dilber'e uşağıyla birlikte evin işlerini yaptırıp, işkenceler yapması . * Mustafa Efendi'nin tayininin Erzurum'a çıktığı için Dilber'i Asaf Paşa konağına satması . * Asaf Paşa’nın ressam olan oğlu Celal Bey’in resim yaparken Dilber’i model olarak kullanması ve iki gencin zamanla birbirine aşık olmaları * Oğullarının bir esire aşık olmasını hazmedemeyen Asaf Bey ile Zehra Hanım’ın Dilber’i gizlice bir esirciye satmaları ve Celal’in bunu öğrenince yataklara düşmesi * Dilber yeni efendisine odalık olmayı kabul etmediği için hapsedilmesi * Sarayda Dilber’e aşık olan Cevher adında harem ağasının Dilber’i kaçırırken ölmesi * Dilber, çaresizlik içinde kendisini Nil nehrine atması ve hayatına son vermesi Sergüzeşt Romanı Kişiler ve Özellikleri Dilber ,Celal Bey , Cevher Ağa, Taravet , Zehra Hanım , Hacı Ömer , Latife ve anneannesi , Mustafa Efendi ve karısı Ana kahramanlar Dilber , Celal Bey , Cevher Ağa Kişiler ve Özellikleri Dilber Dilber küçüklükten beri eziyet dolu hayata sahiptir . Dilber yaşamı boyunca çok acılar çekmiştir ve ne kadar hür olmayı istesede yaşamı boyunca hep esir kalmıştır , çok güzel ve namuslu bir kızdır. Celal Bey Ressamdır . Resimlerinde model olarak kullandığı evın hizmetçisi dilbere aşık olmustur, annesi dilberi evden ayırdığında askından yataklara düşmüştür. Asaf Pasa' nın ogludur , Zehra hanım da annesidir. Hacı Ömer Bir esircidir merhametsizdir . Mustafa Efendi kötüye kullanan ve rüşvet yiyen biridir. Taravet Mustafa Efendi ve eşinin evinde Arap bir uşaktır .Kötü yürekli ve gaddardır. Latife ve annanesi Latife ve anneannesi çok iyi ve merhametlidirler. Asaf Paşa Zengin bir adamdır . Zehra Hanım Asaf Paşanın karısıdır. Kötü kalplidir öyleki oğlunun Dilber'i sevdiği halde oğlunu bir esire yakıştırmaz ve onları ayırmak için Dilber'i gizlice başka bir esirciye satar. Cevher Ağa Harem ,iyi yürekli biridir. Sergüzeşt Romanı Mekanları Hacı Ömer'in evi Mustafa Efendi'nin haremi Asaf Paşa'nın konağı Mısırlı zengin tüccarın haremi Sergüzeşt Romanı Zaman Roman Dilber'in Kafkasya'dan yedi yaşında kaçırılmasıyla başlar Nil Nehri'ne kendini atarak hayatına son vermesiyle son bulur. Romanda kronolojik bir zaman sıralaması 19. yüzyılda geçmektedir. Yaşanan zamanı bilinmemekle birlikte yazıldığı dönemde yaşanmış olabilir. Sergüzeşt Romanı Bakış Açısı Sergüzeşt romanı “Gözlemci bakış açısı” ile yazılmıştır. Samipaşazade Sezai Kimdir ve Eserleri Samipaşazade Sezai 1859 yılında dünyaya gelmiştir. Babasının dönemin Eğitim bakanı olduğu bilinmekle birlikte babasının ismi de Abdurrahman Sami Paşa’dır. Annesi, Abdurrahman Sami Paşa’nın ikinci karısı olan Dilarayiş Hanım’dır. Samipaşazade Sezai’nin dil bilgisinin oldukça iyi olduğu ve birçok yabancı dil bildiği de bilinmektedir. Samipaşazade’nin bildiği diller arasında Farsça, Arapça, Fransızca, Almanca İngilizce olduğu da hayatı hakkında bilinen noktalar arasındadır. Eğitiminin büyük bir çoğunluğunu eve gelmekte olan özel hocalarla yapan Samipaşazade’nin eğitim düzeyi oldukça iyidir. Tanzimat edebiyatı şiir geleneğini benimsemiş ve eserlerini bu doğrultuda hazırlamış olan Samipaşazade yirmi yaşına kadar resmi olarak çalışmamıştır. Hayatının bu dönemine kadar kendini edebiyat anlamında geliştirmeye adamıştır. Evkaf Nezareti Mektubi Kalemi’ne memur olarak girerek hayatının ilk iş deneyimini yaşamıştır. Babasının ölümüyle birlikte Londra Elçiliği İkinci Kâtipliğine atandı fakat buradaki kurallara uymadığı için İstanbul’a tekrar döndü. Samipaşazade eserlerinde Namık Kemal’i örnek alarak bu yönde ilerleme göstermiştir. Hayatı boyunca birçok şiir ve oyun yazısı ortaya koyan Samipaşazade Sezai 26 Nisan 1936 tarihinde vefat etmiştir. Samipaşazade Sezai Eserleri Roman Sergüzeşt 1889 Öykü Küçük Şeyler 1892 Oyun Şir 1879 Sohbet - Anı - Eleştiri Rumuzu'l- Edeb 1900İclal 1923 Makalemi faydalı bulduysanız Yorum yapabilirsiniz .Teşekkürler
Eser 1891 yılında kaleme alınmıştır. Eser bir Mukaddime, altı hikaye ve Alphonse Daudet’ten yapılan bir çeviri olan Arlezyalı ile sonradan eklenen Bir Kitâbe-i Seng-i Mezâr adlı metine sahiptir. Sanatçı asıl ününe ise Sergüzeşt adlı romanı ile Sezai Küçük Şeyler ÖnemiTürk edebiyatında modern anlamda kaleme alınan ilk hikayelerden biridir. Samipaşazade Sezai Küçük Şeyler önem arz altı farklı hikayeden oluşmaktadır. Eserdeki en önemli hikaye dolayısla ilk yazılanıdır. İlk yazılan hikayesinin adı Bu Büyük Adam Kimdir ? Hikaye Bu Büyük Adam Kimdir ÖzetHikayenin kahramanı olan çocuk, okulda okuduğu bir Fransızca kitabının etkisinden uzunca bir süre çıkamaz. Kitabın etkisini o kadar derinde yaşar ki yolda yürürken gördüğü bir adamı gözünde büyük ve önemli bir olarak canlandırır. O adam için çok önemli biri diye düşünürken tesadüf eseri adamın okuma yazma dahi bilmeyen biri olduğunu Hikaye HiçBabasız büyüyen ancak çok iyi bir eğitim alan içine kapanık bir genç ele alınır. İçine kapanık olmasından dolayı kimseyle tanışamayan bu genç, bir gün vapurda ilerlerken kendisine gülümseyen bir kız görür. O anda kıza aşık olur. İçine kapanık olduğu için duygularını nasıl ifade edeceğini bilemez. Bütün cesaretini toplayıp tam kıza sevgisini ilan edeceği zaman kızın üst dudağının normalden kısa olduğunu fark eder. Aslında dudak yapısından dolayı kız gülümsüyor gibi görünür. Yani gülümsediğini düşündüğü kızın doğal yapısı öyledir. Bu durum karşısında genç büyük bir hayal kırıklığı Hikaye KedilerSamipaşazade Sezai’nin Kediler adlı hikayesi bir adamın yaşadığı dramı anlatır. 33 yıllık eşinin bir kediyi sahiplenmesinden sonra kendisinden uzaklaştığını düşünen adam alttan alta kediyi kıskanmaya başlar. Ancak ne yaparsa eşine kendi varlığını gösteremez. Dikkati çekmek için evi terk etmeyi düşünür. Ancak gidecek hiçbir yeri yoktur. Bir gün evi terk eder. Karısı ise o giderken arkadasından kapıyı çabuk çekmesi gerektiğini kedilerin hasta olabileceğini söylemesiyle bir kez daha Hikaye İki Yüz Elli Kuruşa Bir AsırÇamlıca tasviri ile başlayan hikayede sanatçı Çamlıca tepesinin dört bir yanını ağaçlarını, çiçeklerini uzun uzadıya anlatarak güzelliklerinden bahseder ve birkaç gün sonra bu güzelliklerin iki yüz elli kuruşa satıldığını belirterek hikayesini Hikaye DüğünBir konağa odalık olarak alınan Dilsitan, adındaki bir mürebbiye evin beyinin kendisine aşık olduğunu düşünmeye başlar. Çok büyük bir mutluluk yaşar. Her gün evin beyi ile evleneceklerini mutlu bir yuvası olacağını ve kölelikten kurtulacağını düşünür. Bu düşüncelerle yaşayıp giderken bir gün beyin evleneceği haberi gelir. Düğün hazırlıkları hızla yapılır. Dilsitan ise düğünün kendisi için yapıldığını ve beyin bu durumu ona söylemeyerek büyük bir sürpriz hazırlığında olduğunu düşünür. Gerçekten de düğün günü gördükleri Dilsitan için büyük bir sürprizdir. Ancak ummadığı büyüklükte. Çünkü bey kendisi ile değil bir başkası ile evlenmektedir. Bu duruma çok üzülen Dilsitan hastalanarak verem Hikaye PandomimaPascal adında tiyatrocu bir genç vardır. Bu genç yalnız ve içine kapanıktır. Yapmış olduğu oyunlar ile her ne kadar insanları kahkahaya boğsa da içi kan ağlamaktadır. Bir gün oyununu izlemeye gelen genç ve güzel Eftalya’ya aşık olur. Ancak Eftalya, bir daha görünmez. Uzunca bir süre görünmeyen Eftalya bir gün yine Pascal’ın tiyatrosunu izlemeye gelir. İlk başta çok sevinen Pascal, dikkatli baktığında Eftalya’nın kocasıyla birlikte geldiğini görür. Büyük üzüntü yaşayan Pascal’ın bir gün sonra ölüsü düşünüyorsun? Sonraki gönderi
samipaşazade sezai küçük şeyler özeti