🐢 No Country For Old Men Analiz

Things really start off after Llewelyn Moss stumbles across a drug deal gone bad in the hills of West Texas. After finding a briefcase containing roughly $2 million in cash (and a hidden tracking NoCountry for Old Men Essays; No Country for Old Men Themes; Related Posts about No Country for Old Men Chapter 9–10 Analysis. Explain the Historic Barriers to Economic and Social Progress in the Country You Have Chosen to Study. Country: Montserrat. No Country for Old Men Chapter 1–2 Analysis; No Country for Old Men Chapter 3–5 Analysis NO COUNTRY FOR OLD MEN : Opening scenes analysis. Summarise and explain the following elements about the opening scenes ( including the coin toss scene) of No Country for Old Men which introduce the three main male characters. Opening ( Sheriff Ed Tom Bell ) Meanwhileat Carla Jean's grandmother's house from which they just fled, Anton Chigurh arrives. He breaks in with his cattlegun and stalks around the house. Finding no one home, he goes through their mail, takes a shower, and then goes to sleep in one of the beds. Llewelyn Moss leaves the hospital and spends a day in a motel. The above article (No Country For Old Men) is republished by contribution with attribution to the author Bill the Butcher and The Butcher Shop. About The Author: Bill the Butcher is the purveyor of The Butcher Shop which is a collection of independent writers ranging from journalists to op/ed, from conservative to liberal. Whatever cut of Unlockthe more straightforward side of No Country for Old Men with this concise and insightful summary and analysis! This engaging summary presents an analysis of No Country for Old Men by Cormac McCarthy, the story of Llewelyn Moss, a war veteran who stumbles across the aftermath of a drug deal gone wrong and makes off with a briefcase full of money that he finds at the scene of the carnage. Withinthe idiosyncratic existentialist nightmare world of Coen characters, the endings of those two films are like something out of Spielberg or Frank Capra in comparison to No Country for Old Men. The moral of any Coen Brothers film picked at random is just that: the universe is random. Structured, sure, and maybe even logical and rational Introduction. “No Country for Old Men” Is a western film of 2007 that was written, edited and directed by Ethan Coen and Joel based on the novel of “No Country for Old Men” by Cormac McCarthy. The book tells of a story of a man who gets an opportunity of delivering a fortune that does not belong to him. nocountry for old men natashamansouri Natasha Mansouri Rough Draft The clarification regarding education of rhe soul reaching enlightenment and understanding the world of abstract reality is represented by Plato’s work. Plato was born into and aristocratic family around 427 B. Thefilm “No Country for Old Men” premiered in 2007 under the direction of Coen brothers. The film got adapted from Cormac McCarthy’s novel “No Country for Old Men”. The film mainly focuses on three main characters the sheriff Ed Tom Bell, a grim reaper Anton Chigurh and an ex-veteran and a hunter Llewelyn Moss. NoCountry For Old Men Film Study. No Country For Old Men is a 2007 Coen Brothers film which hews pretty closely to Cormac McCarthy’s 2005 novel of the same name. This is a transcendent example of a crime story, with a pessimistic view on the greed of humans, and on the nihilistic worldview police officers can fall into after a lifetime of NoCountry for Old Men. It’s the early 1980s, and Sheriff Ed Tom Bell has presided over his small south Texas border county for decades. In all that time he has sent only one criminal to death row in and is otherwise secure in his belief that “it takes very little to govern good people.”. Unbeknownst to Bell, however, a local welder named cxrUmW. bir adet vasat romantik komedi* ve bir adet vasatın biraz üstü remake* yaparak hayranlarını hafiften mayhoş eden coen biraderler'in 2007 projesi. yine bir uyarlama olacakmış ve yine kardeşler görevleri paylaşmış, görüntü yönetimini de roger deakins ustaya emanet etmişler. kadroda da javier bardem, woody harrelson, tommy lee jones ve stephen root gibi parlak isimler var. ha nerde bi john turturro, hani lan steve buscemi diyerek isyan eden coen hayranları olabilir, olsun, önemli olan onların gol atması değil, takımın kazanması. leziz bir film çıkmasını bekliyoruz. ülkemiz sinemalarında 7 mart 2008 tarihi itibariyle arz-ı endam edecek olan coen bros filmi. cannes film festivali'nde altın palmiye ödülüne aday gösterilmiş film.. ödülü 4 luni, 3 saptamini si 2 zile isimli romen filmine kaptırmıştır.. sunu kisa net aciklamak isterim coen kardesler cile cekse izlerim, rastik cekse beklerim, halay cekse katilirim, niyet cekse coen'ler havasini bulup da film cekince aglarim, gulerim, hayret ederim, nese dolarim, kiskanirim, imrenirim, sapsallarim. bu da oyle bir film olmus, filmi bastan sona oyle avanak gibi izledim ki yarin yine gidip izledikten sonra entrysini sadece kendileri yapabilecekleri bir seyi, sadece kendilerinin yapabilecegi bir ustalikla, hem yikiyor, hem de ustune kat cikiyor nasil yapiyorlar sormayin. ayni cagda, ayni donemde yasadigima cocukcasina mutlu oldugum bu abilerimin ellerinden opuyor, alkislarla yaziyorum. coen kardesler filmlerinde sevdiginiz her seyi yillar sonra tekrar bulabileceginiz bir coen kardesler filmi. neyini sevdigimi bilmeden sevdigim coen kardesler yine sevdigim seylerden koymuslar bu filme ve 2 saat boyunca perdeye aptal gibi bakakalmami saglamislar. fargo'yu, o brother where art thou'yu suzmusler, texas topragina serpmisler, bu filmi o colden yesertmisler. alisik olmadik aksanlar konusunda uzman olan coen kardesler, uzak topraklarin kendini bilmez melodilerini getirmisler karsimiza yine. benim gibi guney aksanini anlamakta gucluk cekenlerdenseniz, kaybolan her sozcuk istirabiniz olur ama bir yandan da dvd'ye kalanlar icin sevinirsiniz. bir de oyunculuk var tabi; javier bardem karikaturden firlamis haline bakmaksizin saykotik katillige arsizca burunmus, kara mizaha gulumserken hafifce urpermemizi saglamis. sonuc olarak, evet, alkislarla yaziyorum ve alkislarla yasatiyorum coen amcamlari. alkışları görüyorum ve artırıyorum. coen biraderlerin, meksikalıya acıyarak su vermenin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini irdeledikleri filmde, oksijenin sanıldığı gibi sadece hayat veren bir gaz olmadığı alt metin olarak işleniyor. coen'lerin new york'taki kayip kardesleri otisabi ile sinemadan gecenin saat birinde çıkıp, new mexico'dan union square'e doğru ağır adımlarla ilerlediğimizde, "uproariously touching! two thumbs up! breathtakingly brilliant! tommy lee jones at his best! javier bardem delivers! funniest woody harrelson ever! adamlar yapmis!" gibi o gune kadar kimsenin aklina gelmemis ozgun kritiklerde bulunmak disinda birsey diyemedik uzun sure. "abi tesis yok, holywwod'taki para bizde olsa neler yaparız" gereksizliğinin, isin ehlinin, üj bej oyuncu ile ne gorkemli isler yapabildiğini görmesini isterim. - tikat! yüzde 10 ifşaat içerir- kurbanlarının kaderine yazı tura atarak karar veren, cizmelerini kan bulasmasin diye gozu gibi sakinan duyarli bir katil... canımın içi batı teksas. "fuck 1" vizesiyle giriş çıkış yapılan meksika sınırı...sinemanın en çok konuşulan, en çok taklidi yapılan sahneleri arasina kafadan gireceğinden zerre şüphem olmayan "psycho katil - benzinlik kasiyeri" diyalogu... yerde beraber yatan bir köpek ölüsü ve 6 meksikalının cesedini goren her teksaslınin, sadece köpek icin uzuldugu hayvansever duyarlılik... kapalı bir televizyondan da hayatı ve ölümü seyretmeye devam edebilen farkindalik... gayet sakin bir anlatimda ciddi gerilim......ve tabi bir de, cevaplar sunmak yerine hayata dair sorularımızı çoğaltan coen'lerin son nihilist kazığı; what's the most you ever lost on a coin toss? buyur burdan... filmin karakterleri icin ;bkz carla jean mossbkz carson wellsbkz llewelyn moss imdb top 250'ye 38. sıradan giriş yapıp, rating alarak dikkatleri çekmekle kalıyor şimdilik. nette sadece cam çekimleri var malesef. elimiz mahkum bekleyeceğiz filmin dvd'sinin çıkması ya da avrupa sinemalarına gelmesi için. cormac mccarthy'nin ayni adli romanindan uyarlanan, coen kardeslerin son filmi. muazzam. izleyeli daha bir saat oluyor, yazacak bir sey aklima gelmiyor ne kadar guzel oldugundan baska. sinema gercekten cok guzel bir sey, onu diyeyim zamanda, william butler yeats'in sailing to byzantium adli siirinin ilk misrasinin yuzde 90'idir. dolayisiyla roman ve film adini bu siire borclu olabilir. cinayetler, silahlar, acımasız ve zeki seri katiller, içi para dolu çantalar, içi para dolu çantaların peşinden koşan aptal beyaz adamlar, duygu yüklü polisler, unutulmaz diyaloglar, trajedi, olmazsa olmaz ironiden oluşan sihirli iksirleri ile coen kardeşlerin yeni başyapıtı. javier bardem'in tek kelimeyle döktürdüğü filmdir ayrıca... ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. coen biraderler'in senaryosu kendilerine ait, çekimleri süren 2009 projesi. 1967'de geçen bir kara komedi olması ve konusu itibariyle fena halde the man who knew too much'ı andırıyor. bir profesörün, evden gitmeyen hergele erkek kardeşi yüzünden karısıyla sürtüşmesi ve karısının evi terketmesi üzerine hayatının terso olması anlatılıyormuş. ayrıca kadroda hiç ünlü oyuncu yok. ilk fragmanı yayınlanmış ve harika gözüken film. fakat fragmanın sonunda coen'lerin çektiği tüm filmleri sıralamanın manası nedir? ilk gösterimi eylül ayında toronto film festivali'nde yapılacaktır. "the big bang theory" den howard wolowitz harikulade karakterini canlandıran arkadaşımızın forma giydiği yeni coen biraderler filmidir... izlenen trailerın ardından, tipik bi coenler filmi olduğu alelade söylenebilir, ki umarım öyledir.... izlenesi, daha sonra tekrar izlenesi, sağa sola dillendirilesi, coenler bu filmle oscar alınca ise; " ben dediydim ama " şeklinde böbürlenesidir ... ders verir nitelikte bir fragmana sahip olan filmdir. bir tek kusuru the man who wasn't there klasiginin fragman sonunda unutulmus olmasi. gün itibariyle imdb'de puan verilmiş film.. nasıl almış allah kerim.. filmin kopyasındaki bir sorun nedeniyle filmekimi 2009 programından çıkartılmış. gösterime girmesi için sittin sene beklememeyi umuyoruz. coenlerin son 20 yılda çektikleri en düşük bütçeli film filmin bütçesi 7 milyon dolar , bi fargo var o civarda bundan daha ucuza kotarabildikleri sadece iki filmleri var, onlar da ilk iki filmleri blood simple ve raising arizona. box office ile arası olmadığı söyleniyor filmin. açıkçası hiç kimse tarafından izlenmeyip 0 liralık bi getiri sağlasa bile, kaybedilen 7 milyon dolar bir önceki filminden 40-50 milyon euro kar eden coenleri çok sarsmaz sanıyorum ki. daha önce yine gişede iş yapmayan miller's crossing veyahut barton fink gibi bi film çıksın ortaya da, olmadı clooney ve kankalarını toplar bi film daha çeker toparlarlar parayı zaten. woody allen uzun bir süredir varoluşçu maroluşçu komedi yapmaya bir tını yakalamaya çalışıyor ya? onu düşünün. düşündünüz mü? şimdi o bir türlü olmayan, çekilemeyen komedinin gerçekten sinema ve mizah duygusu çağının ötesine yön verecek derecede yetkin ve gelişkin 'büyük usta' seviyesine gelmiş iki kardeş tarafından nihayet çekildiğini düşünün, sevinin. no country for old menden beri coenlerin olgunluk dönemlerini geride bırakıp ustalık dönemine geçişlerini sınırsız bir haz ile izliyorum. ki düşün adamların olgunluğunda vudi elın gibi bir düzine 'usta'nın bir ömür adayacağı 'ustalık'ta eserler var. büyük usta-grand master olmak böyle bir şey sanırım, diğer ustaları çırak gibi göstermek. bu filmi de no country for old men gibi yüz üstü bırakmayıp hakkını vererek analiz manaliz etsem, kendime verdiğim sözü tutsam, öyle mutlu olacağım ki, anlatamam. hakkında yazmak bile arada entry de focus filmden para almışım gibi oldu. ama olsun. verseler alırım. focus benle irtibata geç. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. Is It Any Good? The desolate landscape and moral layout evoke old Westerns, but the film also reconsiders that genre's conventions, suggesting comparisons between now and "the old times." So while Ed Tom follows clues and questions witnesses - including Lleweleyn's wise, forgiving young wife Carla Jean Kelly Macdonald - he's always a slight step behind his prey, recognizing Anton's extreme iniquity even before Llewelyn does. Though the war vet and the killer do match wits for some time in some deliciously tense, beautifully shot cat-and-mouse scenes, the sheriff knows that in a showdown, decency can't keep up with depravity. Smart and compelling throughout, the film includes some stunning set-pieces, including a scene in which Llewelyn runs up a shallow river away from a ferocious hunting dog the two shapes bobbing as they try to muster speed against the current is a sight you won't soon forget, and another in which he sits in a dark hotel room, shotgun on his lap, waiting for Anton's arrival. As a smooth-talking bounty hunter named Carson Wells, Woody Harrelson provides a few moments of welcome off-rhythm distance from Anton and Llewelyn's contest, but their intense focus on each other is overwhelming, even leading to a confrontation between Anton and Carla Jean, who refuses to participate in the coin-flip he offers. "The coin don't have no say," she says, eyeing him darkly. "It's just you." Andin the end, it is just Anton, his bizarre, amoral meanness emblematic of the changes that Ed Tom perceives. Whether these changes are a function of his own aging, altered perspective, or a kind of national psychic shift, the film leaves for you to figure. -Sen sıcak yatağında yaşlı bir kadın olarak öleceksin Rose. Şimdi değil, burada değil... bana söz ver. Yukarıdan da anlaşılacağı gibi tam bir dramatik aşk filmi. Ama tabi ki bu kadarla kalmıyor tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen ve dönemin ödüllerini silip süpüren Titanic. 1900'lü yılların başında dönemin en iyi gemisi olarak inşa edilen Titanic'in başına geleni artık hepimiz biliyoruz. Zaten filmde bu gemideki bir aşk hikayesini olay ile iç içe işliyor. Tüm bunların dışında bizi 1900'lerin başına götüren film, Avrupa'nın toplumsal yapısını,iç dinamiklerini gözler önüne sermesi açısından da çok önemli bir eser. Yalnızca bir aşk filmi değil😉 Sınıf farkı her ayrıntısına kadar gösterilmiş. Gemi içerisindeki paylaşılan alanlardan tutunda giyim tarzına tavra kadar her nokta hassas bir şekilde işlenmiş. Kazan dairesinde çalışan işçiler, daha az korunaksız bölmelerde yolculuk eden ucuz biletli yolcular, kültürel farklılıkların eğlence anlayışına yansıma gibi detaylar, hem döneme ışık tutuyor hem hak, hukuk adalet ve yaşam statüleri hakkında bir portre çiziyor. Teknolojinin getirdiği gözü karalığı ve lükse yatırımı hiç saymıyorum. Ki bu geminin batmasının sebeplerinden biri. Ve geminin batış anında gelişen olaylar filikalara önce zenginlerin alınması, bu dehşet anında bir annenin korkan çocuklarına kendilerine sıra gelinceye kadar çaresizce hikaye anlatması, müzisyenlerin hala müziğe devam etmesi gibi ayrıntılara bakıldığında tarih ve duygu kokan bir film. Ki gerçekte filikalara binen yolcular diğer yolcuların çığlığını duymamak için şarkı söyleyip alkışla tempo tutuyorlardı. Yardım da en son akla gelen kazan dairesinde ki işçilerdi. İşte Avrupa medeniyetinin küçük bir minyatürü olan Titanic böyle manzaralara sahne oldu. Şimdi oturup Titanic filmini dönemin toplumsal, ekonomik ve ahlaki yapısını anlamak için izlediğimizde daha manalı bir film olduğu gerçeği ile karşılaşırız. Filmi bir kez daha izlemeniz dileği ile Hoş çakalın. Vasatlığa prim vermeyen Coen Kardeşler”in ”En İyi Film” dâhil olmak üzere 4 dalda Oscar ödülü kazandıkları filmleri “No Country ForOld Men / İhtiyarlara Yer Yok” 2007, alışılmışın dışında bir suç filmi olmasının yanı sıra birçok açıdan da Coen”ler sinemasının zirve noktalarından birisini oluşturur. Cormac McCarthy”nin aynı isimli romanından uyarlanan filmin sinematografisi, Hollywood”un önde gelen görüntü yönetmenlerinden Roger Deakins”ın imzasını taşır. Tommy Lee Jones ve Javier Bardem”in başarılı performanslarıyla da göz dolduran No Country For Old Men, gösterime girdiği yılın tartışmasız en çok dikkati çeken filmlerinden olmuştur. üç paralel çizgi Filmin sade bir Amerikan draması veya bir suç filmi olarak görünen ancak detaylandırıldığında oldukça kompleks bir yapısı mevcut. Dikkati çeken ilk nokta üç ana karakterin hiçbir şekilde aynı anda aynı mekanda bulunmamasıdır. Hepsi de birbirlerinin varlıklarından haberdardır ve durup dinlenmeden birbirlerinin izini sürerler. Birisinin yaptığı eylem, diğerleri için bir çekim ağırlığı oluşturur. Dolayısıyla üç paralel çizgide ilerleyen dengeli bir etkileşim mevzu bahistir. Fakat doludizgin sürüp giden kovalamacada karakterler hiç göz göze gelip diyalog kurmaz, karşılıklı oturmazlar. Birisinin ardında bıraktığı kaos, diğerinin konusunu oluşturur. Adeta bir tren misali, birisinin çıktığı vagona diğeri girer. En nihayetinde ise bu üç paralel çizgi, hiçbir surette kesişemeden kendi yollarına ayrılır. Bu noktada dikkat çekici bir diğer unsur da ana karakterlerin başına gelenlerin, filmin esas konusuyla pek fazla ilintili olmamasıdır. Evet, öykünün çizdiği portrede çatışan iki taraf aslında beceriksiz ve pasif Teksaslı kanun adamları ile çetin Meksikalı uyuşturucu mafyalarıdır. Alış veriş esnasında bir çatışma çıkmış, taraflar birbirlerini öldürmüş, parayı alıp kaçan da kan kaybından fazla uzaklaşamamıştır. Polis ise bu uyuşturucu alış verişinde bulunan mafyalara hiçbir şey yapamamıştır. Llewelyn, çantayı bulup kaçtığında, Anton Chigurh, Llewelyn”in peşine düştüğünde ya da atıyla çatışma yerini gezen Ed Tom, mevzunun iç yüzünü öğrendiğinde her şey çoktan olup bitmiş, filmin anlatacağı herhangi bir sözü kalmamıştır seyirciye. Bir ”kaos” veya tam tersine bir ”yaratılış” sonrasına odaklanan senaryo, filmin ilk yirmi dakikasından sonra üç ana karakterinin tahlillerini yapmaya koyulur. çünkü bu üç karakterin çizgisi aslında filmin esas sorunsalını vurgular İnsanlar paraya tamah ettiği müddetçe ahlakları yıkılır, tüm iyi yönleri silinip gider ve katil ile kurban arasındaki keskin hat silikleşip yok olur. Chigurh”unYaratılışı Filmin bir yaratılışın veya inşası halen devam eden yeni bir dünyanın kuruluşunun naif bir yorumu olduğunu pekâlâ iddia edebiliriz. Açılış sekansı, bu fikri doğrular niteliktedir. önce, film boyunca hiç kesilmeyen rüzgarın sesi işitilir, ardından Şerif Ed Tom Bell”in dış sesi devreye girer. Gençliğini hatırlar Ed Tom. Daha ilk cümlesiyle bir emekliliğin, bir yaşlanma sendromunun sıkıntısı hissedilir. Bu topraklarda şeriflik yapmaya başladığında 25 yaşında olduğunu belirtir yaşlı dış ses. Bu pek manidar cümle, bölgede ardı arkası kesilmeyen suçların sebebini kendisinde arayan bir adamın iç hesaplaşmasını da dikkate getirir. Ed Tom, 25 yaşından beri kanun adamlığı yaptığını, babasının, hatta dedesinin bile bir kanun adamı olduğunu, ama yine de insanın karanlık doğasını bir türlü değiştiremediklerini, bir türlü topraklarına suçsuz, huzurlu bir yaşamı getiremediklerini söyler gibidir adeta. Ed Tom”un dış sesine paralel bir biçimde önce ağır ağır doğan güneşin görüntüsü belirir, boş, bakir topraklarda gün doğuyordur. Ardından rüzgarın varlığını vurgulamak için bir yel değirmeni görüntüsü takip eder peyzajları. Diğer karede ise özel mülkiyetin, hudutların ve aidiyetin temsili olan dikenli çitler gösterilir. Bu ”yaratılış” anlamı taşıyan görüntülerden sonra tıpkı Ed Tom”un kendisi hakkında söylediği gibi 25 – 30 yaşlarında genç bir polis memuru, Anton Chigurh”u tutuklayıp karakola götürdüğü sahne başlar. Açılış sekansının neyin yaratılışı olduğu sorusuna Chigurh”un karakoldaki polis memurunu boğarak öldürdüğü ve bileğindeki kelepçelerden kurtulduğu sahne çok yalın bir şekilde cevap verir. Bu yaratılış, Anton Chigurh”un yaratılışıdır. Sıradan bir vatandaş şekline bürünüp insanların arasına karışmakta gecikmez ve önüne çıkan herkesi madeni parasıyla teste tutar. Şüphesiz madeni parayla yazı tura atarak kurbanlarının yaşayıp yaşamamasına karar vermesi para – ahlak ilişkisinin net bir ironisidir. Para ve Ahlak Filmde para, her kapıyı açabilen bir anahtar gibi gösterilir. Sadece Llewelyn için bu böyle değildir, elbette o, tıka basa dolu para çantasıyla öykünün en zengin karakteridir. Ancak önemsiz gibi duran birçok mizansende para veya pazarlık konusu gündeme geldiğinde herkesin acımasızlaşabildiği dile getirilir. örneğin Llewelyn, kanlar içinde Meksika sınırını geçerken gümrük memuruna takılmamak için karşısına çıkan gençlerden birisinin gömleğini ister. Genç ise, Llewelyn”in neredeyse kan kaybından ölmek üzere olduğuna aldırmadan gömleği için kendisine ne kadar ödeyeceğini sorar. Anton Chigurh da araba kazasından sonra kanlar içinde kaldırıma oturduğunda benzer bir yola başvurur, yanına gelen iki çocuktan birisine “Gömleğin için ne kadar istersin?” diye sorar. çocuğun pazarlık yapacak bir kabiliyeti yoktur belki ama Chigurh”un verdiği parayı arkadaşıyla paylaşmaya da yanaşmaz ve onunla tartışmaya başlar. Ed Tom da rüyasını karısına anlatırken para lafı eder, rüyasında parayı kaybettiği için babasının kendisini azarlayacağını, bu yüzden yanına gitmeye korktuğunu söyler. özetle, filmdeki karakterlerin hepsi, Anton Chigurh hariç, ”iyi” ve ”suçsuz” kişiler olmalarına rağmen paraya karşı zaafları vardır. Oysa ki Chigurh, öykünün tek ahlaklı karakteri olarak bu zafiyetten uzaktır. Onun prensipleri vardır, bu prensiplerin ötesindeki hiçbir şeyin, paranın bile, önemi yoktur. Yazı ve turanın verdiği kararlara bire bir uyar, tavizsidir ve yaptığı anlaşmalara sadık kalır. Meseleye bu açıdan bakıldığında Llewelyn elindeki para çantasıyla dur durak bilmeden kaçarak Chigurh”un zıt kişiliğine dönüşür. İşin ilginç yanı ise bu iki karakter arasındaki çatışma film boyunca heyecanla ilerlerken Llewelyn”i, paranın gerçek sahipleri olan Meksikalı mafyanın öldürmesi ve bu cinayette Chigurh”un hiçbir rolünün bulunmamasıdır. Tanrı ve Ed Tom Bell Her ne kadar filmin üç ana karakteri olsa da temelde tüm olaylar Şerif Ed Tom Bell hakkındadır. Gün doğumuyla başlayan film, kahvaltı masasında bir rüya anlatımıyla sona erer. Sanki tüm yaşananlar bir rüya, Anton ve Llewelyn ise Şerif”in birer ego ve id”idir. Adeta Ed Tom, rüyasında kendisini ikiye bölmüş, bir yanıyla Anton gibi ahlaklı ve acımasız olmayı, paraya tamah edenleri tereddüt etmeden öldürmeyi denemiş, diğer yanıyla da Llewelyn gibi özgürlüğün de temsili olan çantayı alıp kaçmayı, sınırların ötesine geçmeyi istemiştir. Bu rüyanın sonunda Llewelyn öldürülmüş, Anton da arabasıyla kaza yapıp ağır yaralanmış ve kazanan taraf kapitalist düzen olmuştur. Bu elbette ki bir yorum, ancak filme belli bir pencereden bakıldığında anlamlandırılabilecek bir yorum. Zaten finalde, Ed Tom masaya oturup karısına rüyasını anlatmaya başladığında bir değil birkaç tane rüya gördüğünü ve hepsinin de babası hakkında olduğunu söyleyerek böyle bir psikoanalitik okumaya açık kapı bırakır. Film boyuca ilerleyen öykü de aslında Ed Tom”un babasına dair bir rüyadır. Dikkat edilirse Ed Tom, Anton Chigurh”la Llewelyn öldükten sonra karşılaşma şansını yakalamış, her ikisi de birbirilerinin varlığını hissetmiş ancak yüzleşmekten kaçınmışlardır. Bu korkunun ve yüzleşmeyi reddedişin ardından Ed Tom”un babası Ellis”i ziyaret ettiği sahne gelir. çok sıradan gibi duran, yalın diyaloglarla ilerleyen sahnede tanrının, suçun ve adaletin sorgusu yapılır. Ed Tom”un yıllarca tanrıyla karşılaşmayı dilediği, sırf kendini iktidar sahibi bir kanun adamı olarak görmediği için emekli olmayı tercih ettiği öğrenilir. Korkuyordur, çünkü çaresizdir. Para ve ekonomik düzen insan ruhunu günden güne tahrip etmekte, onu çirkinleştirmektedir ve bir kanun adamı olarak Ed Tom”un bu durumu düzeltebilmek için elinden hiçbir şey gelmiyordur. Yapabileceği en doğru şey kendine yer bulamadığı bu düzenden kaçıp emekli olmaktır. Babası Ellis”in aksine Ed Tom oldukça pesimist ve sıkıntılıdır. Ed Tom, rüyasında babasıyla birlikte karanlık bir gecede dağlara doğru at koşturduğunu, derken babasının kendisine yolu tarif edip yanından ayrıldığını söyler. Ta ötelerde babasının bir meşale yaktığını, karlı soğuk geceye aldırmadan başka meşaleler yakmaya gittiğini gördüğünü belirtir. Tarif edilen yolu devam ettirdiğinde ise, yani dağın öte yanına ulaştığında, babasının kendisini orada bekleyeceğini biliyordur. Başlangıçta görsellikle kurulan yaratılış fikrinden sonra kapanıştaki dil ile kurulan ölüm hissi, Ed Tom”un içsel sürecini tamamlar. Ve sözünü “Derken uyandım!” diyerek bitirir. çünkü o, her ne kadar atalarının meşalelerini takip etse ve adalete yürekten inansa da dünya, paranın yarattığı düzenle her gün biraz daha kirlenmekte, sebepsiz yere işlenen suçlar artmaktadır. Yine de hem Ed Tom”un hem de dünyanın sonu muğlaktır. Bu sebeple de rüyası bitmeden uyanmıştır. No Country For Old Men, Coen Kardeşler”in çektiği en sıra dışı ve bol katmanlı filmlerden. İsminin de işaret ettiği üzere yeni ekonomik-toplumsal düzenin, eski dünya sistemini silip attığı bir dönem yaşanmakta ve bu dönem, ”ihtiyarları” hayatın dışına itmektedir. Coen”ler, ahlak-suç-para üçgeninde bir toplumun tarih içinde nasıl devinip bu kör noktaya geldiğini sorgulamış, westernlerdeki ”gözü kara şerif” ikonunu kırıp yerine korkak ve iktidarsız bir şerifi, haklı bir davası olan yepyeni bir seri katil profilini, esas oğlan olacakken seyirciyi hayal kırıklığına uğratan bir başkahramanı merkezine alarak öykücü Amerikan sinemasında yapı bozumuna gitmiştir. Film, gerek mekan-zaman ilişkisini kendine has yorumlama biçimiyle, gerek klasik anlatı kalıbını otopsi masasına yatırmasıyla, gerekse en az diyaloglu aksiyon filmlerinden birisi olmasıyla dikkatleri üzerine çekmiştir. Ayrıca Stanley Kubrick sinemasına ve Amerikan suç tarihine yaptığı referansları da es geçmemek gerek. No Country For Old Men”in tüm beklentileri havada bırakan finaline anlam veremeyenlerin oturup farklı okumalarla filmi baştan izlemesi tavsiye olunur.

no country for old men analiz