🦭 Karaciğer Kanseri Tedavisinde Son Gelişmeler

Atezolizumab bevacizumab, sorafenib, regorafenib, cabozantinib, ramucirumab, nivolumab, ipilimumab ve lenvatinib ile kombinasyon halinde karaciğer kanseri tedavisinde kullanılmaktadır. Hekiminiz tümörünüzü boyutuna, konumuna, evresine ve Child-Pugh sınıfına göre tedavi edecektir. 2days agoHepatit B virüsü tüm dünyada yılda 1 milyon kişinin ölümüne neden olmakta. Baktığımız zaman dakikada 2 kişi Hepatit B virüsüne bağlı siroz ve karaciğer kanseri gibi komplikasyonlardan kaybedilmektedir. Ülkemizde 3 milyona yakın taşıyıcımız var, 400 bine yakını bunun fakında. Prof. Dr. Metin Çakmakçı, kanser tedavisindeki son gelişmeler ile cerrahi operasyonların gelecekteki kanser tedavilerinde ne derece etkili olacağı, cerrahi tıbbın gelişen tıp teknolojisi ile birlikte ne yönde değişim göstereceği gibi soruları yanıtlıyor. -. Karaciğer kanseri tedavisinde yeni umut. Prof. Dr. Onur Yaprak, “Karaciğer kanseri tedavisinde kullanılan ALPPS prosedürü olarak adlandırılan iki aşamalı cerrahi, hem hastaların hem de biz hekimlerin yüzünü güldürüyor. Karaciğerin kendini yenileme özelliğinden yararlandığımız bu yöntemle umutsuz denildiği halde Karaciğer kanseri tedavisinde ‘Mikrodalga Ablasyon’ yöntemi Karaciğer ve böbrek tümörlerinin klasik tedavilerin dışında ablasyon tedavilerinin de olduğunu belirten Radyoloji ve Girişimsel Radyoloji Uzmanı Dr. Ümit İpeksoy, “Ablasyon tedavisi sıklıkla hepatosellüler kanser (HCC) tipi ve dışarıdan karaciğere yayılan Karaciğer Kanseri Tedavi Pazarı – Rekabetçi ve Segmentasyon Analizi: Rapor, başarılı pazarlama stratejilerine, pazar katkılarına ve lider şirketlerin son gelişmelerine genel bir bakış sunmanın yanı sıra, önde gelen şirketlerin geçmiş ve şimdiki performansına ilişkin bir gösterge panosu genel bakışı da sunuyor. Karaciğerdeki kanserli hücrelerin yapısal ve fonksiyonel değişimlerini araştıran ve bu hücrelere ilişkin tedaviyi kodlayan yapay zeka ile bir yazılım geliştirildiğini duyuran Maltepe Üniversitesi Kanser ve Kök Hücre Araştırma Merkezi (MÜKKAM) Müdürü Prof. Dr. Ranan Gülhan Aktaş, “Çalışmaların ilk verileri, karaciğer kanseri tanı ve tedavisinde umut olacak olumlu Son yıllarda karaciğer kanseri tedavisinde teknolojik gelişmeler olduğunu belirten Prof. Dr. Murat Cantaşdemir, ’’Cerrahi tedaviye uygun olmayan ya da ilaç tedavisine cevap vermeyen karaciğer kanserlerinde artık yeni teknolojik tedavi yöntemleri mevcut. Karaciğer kanseri tedavisinde ‘Mikrodalga Ablasyon’ yöntemi. İHA 18 Ocak 2022 Salı, 10:56 Güncelleme: 18 Ocak 2022 Salı, 12:00. Son Dakika Haberler; Güncel Haberler; Karaciğerkanserinin tedavisinde yeni bir yaklaşım olan radyofrekans ablasyon yöntemindeki gelişmeler ve deneyimler yurtdışından da gelen konuşmacıların katılımıyla 7-8 Haziran tarihinde İstanbul'da tartışıldı. Türk Kardiyovasküler ve Girişimsel Radyoloji Derneği'nin düzenlediği "Karaciğer kanserinin RxRzPu. OluÅŸturulma Tarihi Temmuz 15, 2002 0000KaraciÄŸer kanseri tedavisinde normal hücrelere ve karaciÄŸere zarar vermeyen yeni bir yöntem geliÅŸtirildiÄŸi Hopkins Enstitüsü'nde yapılan araÅŸtırmada, tavÅŸana şırınga edilen toksin maddeye karşı normal hücrelerin kendilerini koruyabildiÄŸi gö TavÅŸanın damarlarına ve kanserli hücrelerin bulunduÄŸu bölgeye toksin maddeyi şırınga ettiklerini belirten uzmanlar, toksin maddenin kanserli hücreleri öldürdüğünü, ancak normal hücrelere zarar vermediÄŸini gö Kanser tümörünü besleyen damara şırınga edilen tek doz bileÅŸimin, damarın kanserli tümörü beslemesini engellediÄŸi ve kanserli hücreleri öldürdüğü BileÅŸimin kanserli hücreleri öldürürken, karaciÄŸere zarar vermediÄŸine deÄŸinen uzmanlar, karaciÄŸer kanseri için kullanılan en etkili tedavide bile karaciÄŸerin zarar görebildiÄŸini KaraciÄŸer kanserinin tedavisi için uygulanan chemoembolization tedavisinin karaciÄŸerdeki saÄŸlıklı bölgeye de zarar verebildiÄŸi 3-bromopyruvate adı verilen ve yüksek derecede toksin etkisi olduÄŸu belirtilen bileÅŸimin saÄŸlıklı hücrelere ve karaciÄŸere zarar vermemesi, bilim adamlarınca olaÄŸanüstü olarak Bilim adamları, 3-bromopyruvate bileÅŸiminin insanlar üzerinde de denenmesi gerektiÄŸine iÅŸaret AraÅŸtırmayla ilgili olarak yorum yapan bazı uzmanlar, insanlar üzerinde denenmelere baÅŸlamadan önce laboratuvar hayvanları üzerinde uzun dönemi kapsayan araÅŸtırmalar yapılması gerektiÄŸini Ayrıca hayvanlar üzerinde yapılacak yeni araÅŸtırmalarla saÄŸlıklı hücrelerin toksin bileÅŸime karşı kendilerini nasıl koruduÄŸunun iyice anlaşılmasına çalışı AraÅŸtırma sonucunun karaciÄŸer kanserinin tedavisinde yeni bir yol gösterdiÄŸi, damar içine şırınga edilecek yeni bir ilacın gündeme gelebileceÄŸi 2001 yılında biyokimyacı Dr. Youing Ko, enerji bloke eden moleküllerin, bir araÅŸtırmada karaciÄŸer kanseri hücrelerini öldürdüğünü saptadı. 3-bromopyruvate bileÅŸiminin karaciÄŸerdeki kanser hücrelerinin glikoz kullanarak gerçekleÅŸtirdikleri enerji üretimini bloke ederek, kanser hücrelerinin çoÄŸalmasını önleyebildiÄŸi BileÅŸimden elde edilebilecek ilacın pahalı olmayacağına deÄŸinen araÅŸtırmacılar, yeni tedavi ilacının insanlarda kullanılması için dahauzun zamana ihtiyaç olduÄŸunu 3-Bromopyruvate bileÅŸiminin insan vücudunda da bulunduÄŸu yönünde bulgular elde edildiÄŸi     DİĞER KANSER ÇEŞİTLERİNDE DE DENENECEK    Deri, kolon, meme ve prostat kanserlerinin karaciÄŸere yayılabildiÄŸine deÄŸinen uzmanlar, 3-bromopyruvate bileÅŸiminin, hayvanlar üzerinde yapılacak araÅŸtırmalarda, karaciÄŸere yayılan diÄŸer kanser tümörleri üzerinde de denenebileceÄŸini KaraciÄŸer kanseri hastalarında kullanılan chemoembolization tedavisinin de, 3-bromopyruvate bileÅŸimi gibi, enerji üretimini bloke ederek etkili olabildiÄŸi, fakat saÄŸlıklı dokulara da zarar verdiÄŸi Amerika'da bu yıl 16 bin 600 yeni karaciÄŸer kanseri vakasının meydana gelebileceÄŸi hesaplanı AraÅŸtırma raporu, Cancer Research adlı derginin 15 Temmuz sayısında yer aldı.  Her yıl Nisan ayının ilk haftası, “Kanserle Savaş Haftası” olarak kabul ediliyor. Kanserle Savaş Haftası öncesinde yapılan açıklamalarda tıpta yaşanan gelişmeler ve kanserin erken teşhisi konusunda atılan adımların umut vadettiği belirtildi, “Önümüzdeki 10 yılda kansere çare bulunabilir” denildi. Kanserle Savaş Haftası Dünyada kanser tanısı alan hasta sayısı her yıl 12,7 milyonu bulurken, 7,6 milyon kişi de kanser nedeniyle yaşamını kaybediyor. Dünya Sağlık Örgütü DSÖ verilerine göre son 4 yılda dünya genelinde kanserin görülme sıklığı yüzde 11 artarak, yıllık 14 milyon yeni vakaya ulaşıldı. DSÖ’nün açıkladığı son rakamlara göre kanser vakaları, 2035 yılına kadar yılda 24 milyonu bulacak. Rakamlar kanserin her yıl 8,2 milyon hastanın ölümüne neden olduğunu gösterirken, erken teşhis hastaların hayatının kurtulmasında büyük önem taşıyor. Bu önemli sağlık sorununa dikkat çekmek ve toplumun kansere yönelik bilincini arttırmak amacıyla Nisan ayının ilk haftası, Türkiye' de “Kanserle Savaş Haftası” olarak kabul ediliyor. Hafta boyunca “Kanser Haftası” başlığı altında etkinlikler gerçekleştirilerek, kanserle savaşa yönelik ilginin ve farkındalığın canlı tutulması amaçlanıyor. 1-7 Nisan “Kanserle Savaş Haftası” öncesinde yaptığı açıklamada, kanser tedavisinde erken teşhisin önemini vurgulayan Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, “Türkiye’de erkeklerde akciğer, kadınlarda ise meme kanserine sık rastlanıyor. Tıpta yaşanan gelişmeler ve kanserin erken teşhisi için atılan adımlar umut vadediyor. 10 yılda kansere çare bulunabilir” dedi. Necdet Üskent, kanser tedavisine ilişkin gelişmeler konusunda şu bilgileri verdi “Kanserde en yeni tedaviler; immünoterapi Bağışıklık sisteminin kanser hücresine yönlendirildiği, bağışıklık sistemi hücrelerinin tümörle savaşmasının sağlandığı tedaviler, gen tedavileri ve hedefe yönelik tedaviler. Kişiye özel hedef tedaviler ve immünoterapide, tümörün genetik yapısına bakarak saptanan genetik mutasyon ve alterasyonlara göre kişiye uygun tedaviler ve ilaçlar belirleniyor. Kanserde hücre ve aşı tedavileri büyük umut vaat ediyor. Çalışmalar hız kazandı. Özellikle de beyin tümörleri ve pankreas tümörleri üzerinde denenen hücre tedavilerinin sonuçları çok başarılı. Bilimsel araştırmalar bu hızla giderse gelecek 10 yılda kansere çare bulunacak gibi görünüyor.” Erkeklerde akciğer, kadınlarda meme kanseri Dünyada erkeklerde en sık sırasıyla Akciğer, Prostat, Kolon Kalın Bağırsak, Mide ve Karaciğer Kanseri, kadınlarda ise en fazla meme, kolon, akciğer, Servix Rahim Ağzı ve Mide Kanseri görülüyor. Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı son rapora göre Türkiye’de her yıl yaklaşık 97 bin erkek, 62 bin kadın, yani toplamda 159 bin kişi kansere yakalanıyor. Kanserden ölüm ülkemizde yılda civarında. Türkiye’de erkeklerde Akciğer, Prostat, Kolon ve Mide, kadınlarda ise Meme, Tiroid, Kolon, ve Mide kanseri görülüyor. Ancak Tiroid kanseri olgularının büyük çoğunluğu kurtarılabildiği için ölüm oranı Tiroid kanserinde düşük. Kanserin genetiğine dair bilgiler de veren Prof. Dr. Necdet Üskent, “Artık evre 4 olup da iyileşen hastalarımız var. Bu, kanserin genetik yapısının bilinmesi ve ona yöneltilebilen hedef tedaviler ile ilgili. Gelişen tedavi yöntemleri, hedefe yönelik tedaviler ve teknoloji sayesinde dördüncü evre kanser hastası olmasına rağmen 10 yıl yaşayan, hastalıkları nüksetmeyen hastalarımız var” dedi. Kanser tedavisinde CTC teknolojisi Son 20 yılda kanserin tedavisi konusunda ciddi gelişmelerin yaşandığını belirten Üskent, kanserde erken tanı ve etkin tedavide CTC tekniğinin de önemli rol oynadığına dikkat çekti. “Eskiden hastadan bir parça alıyor ve yapılan teste göre tedavi uygulanıyordu. Ancak bu yolla uygulanan tedavi bazı hastalarda işe yararken bazılarında yaramıyordu. Artık her hasta için değişkenlik gösteren tümörün genetiğine bakılıyor ve tedavi kişiselleştiriliyor. Kandan kanser teşhisi yapılmasını mümkün kılan son teknoloji CTC ise hastalara umut oluyor. Basit bir kan testiyle kanda dolaşan tümör hücrelerini çok erken evrede bulan CTC tekniği adeta bir dedektif gibi sadece hücreleri bulmakla kalmıyor, kanda dolaşan tümör hücrelerinin sayılarını, hatta hangi tür kanser olduğunu da tespit ediyor. Böylelikle kanser daha yolun çok başındayken önlem alma şansı doğuyor.” GIDAHATTI DERGİSİNİ ÜCRETSİZ İNDİRİN Dünya çapında yaşam kayıplarının ve düşük yaşam kalitesinin önde gelen sebeplerinden kanser, vücudun diğer bölgelerine de yayılan kontrolsüz hücre çoğalması ile karakterize olan bir hastalıklar grubudur. Hastalığın yayılmasına, yaşam kalitesinin iyileştirilmesine ve yaşam kayıplarının azaltılmasına yönelik çeşitli stratejiler kanser tedavisinde uygulanıyor olmasına rağmen hala tanı ve tedavide doldurulması gereken boşluklar vardır. Bu konuda optimal tedavinin sağlanması, kanserli hücrelerin erken tespiti ve yan etkilerin azaltılması adına atılan adımlar arasında nanoteknolojik stratejiler de yer almaktadır. Nanoteknoloji, maddenin atomik ve moleküler seviyede kontrolüdür, bilimin görece olarak yeni bir dalıdır. Nanoteknoloji, “en az bir boyutunun büyüklüğü 1 nanometreden 100 nanometreye kadar olan maddenin kontrolü olarak da tanımlanır. 1 nanometre, 1 metrenin milyarda biridir. 1 nanometre= veya 10-9 metre olarak da ifade edilir. Nanoteknoloji kanserde nasıl kullanılıyor? İdeal taşıyıcı Nanoteknolojiye dayalı immünoterapötik ajanlar, çeşitli kanser türleri için hedef bölgedeki sağlıklı hücreleri korumak ve kanserli hücrelerin istilasını azaltmak gibi amaçlar için kullanılmaktadır. Benzer amaçla, klasik kemoterapilerin nanoteknolojik formları da artık onkoloji pratiğinde yerini almıştır; örneğin Abraxane. Biyolojik yapıları nedeniyle nanomalzemler hücre bariyerleri kolaylıkla geçebilirler ve aktif ve pasif hedeflendirilebilirler. Nanotüpler, polimerik miseller ve lipozomlar gibi nanomateryaller ayrıca kanser tanı ve tedavisinde önemli farmakolojik faydalara sahip oldukları için ilaç tasarımlarında kullanılmaktadır. Sadece kanser değil, BioNTech ve Moderna firmalarının koronavirüs aşıları, etken maddeleri olan mRNA'ları, nanoteknoloji ile hazırlanan lipozomlarda taşımaktadır. Yaygın olarak kullanılan nanomalzemeler tanı ve tedavi olarak şu şekilde sınıflandırılabilir; Tanı; Kuantum Dotlar Nanoshells nano kabuklar Altın nanopartiküller Tedavi; Lipozomlar Karbon nanotüpler Polimerik miseller Dendrimerler Kuantum Dotlar Kanser gen terapilerinde nanoteknolojik yöntemler Son yıllarda, birçok yaklaşım, kanser hücrelerinde tümör ilerlemesinin önemli faktörlerini susturmanın veya kanserle ilişkili bağışıklık hücrelerini baskılayan genleri devre dışı bırakmanın etkili bir şekilde bir tümöre karşı bağışıklık yanıtı tetikleyebileceğini göstermiştir. Nanomalzemeler, kansere veya bağışıklık hücrelerine bağışıklık tepkisini düzenlemek için siRNA'ları iletmek için “Truva Atı” gibi kullanılmaktadırlar. Tümör hücresi hedefli siRNA nanoterapötikler, immün-checkpointler bağışıklık kontrol noktası proteinlerinin, "beni yeme" sinyallerinin, anti-tümör bağışıklık tepkilerini indüklemek için anti-enflamatuar sitokinlerin vb. durumların aşağı regülasyonuna odaklanmaktadır. Örneğin; P-glikoprotein P-gp, ilaca dirençli kanser hücrelerinde ilaç akışını tetikler, bu da gerekli ilaç dozajını artırır ve normal hücrelere zarar verir. Bu nedenle, P-gp mRNA'yı hedefleyen siRNA, tedavi etkilerini maksimize etmek için antikanser maddelerle birlikte kullanılabilir. Melanomu tedavi etmek için anti-kanser ajan paklitaksel ve bir siRNA kombinasyonunu uygulamak için bir lipozomal nanokariyerin kullanıldığı uygulamalar bulunmaktadır. Bir başka örnek ise geçtiğimiz birkaç yılda siRNA, zararlı hedef genleri susturmak için polimer nano kompleksler aracılığı ile hedefe ulaştırılmasıdır. Prostata özgü zar antijen PSMA reseptör ligandını içeren pH'a duyarlı bir hidrofilik polietilen glikol PEG kabuk, sistemik olarak siRNA’yı iletmiş ve prostat kanseri büyümesini önemli ölçüde bastırmıştır. Ek olarak, altın nanopartikül AuNP ve siRNA ile konjuge edilmiş küresel nükleik asitler SNA, onkoprotein olan Bcl2Like12 ekspresyonunu hedeflemiştir. Bu nanopartikül, kan-beyin bariyerini başarı ile geçerek beyne iletimi sağlamıştır ve sonuç olarak, beyin glioblastoma hücrelerinin apoptozunu artırdığı gözlemlenmiştir. - İlgili konu Nanoteknoloji ile beyin kanseri kök hücreleri hedef alınıyor Kanser immünoterapisinde nanoteknolojik yöntemler Tümör ilerlemesi sırasında, bağışıklık hücreleri ayrıca tümör immünosürveyansı olarak bilinen tümör hücrelerini tanıyabilir ve ortadan kaldırabilir. Bununla birlikte, tümör hücreleri, bağışıklık hücrelerini yeniden eğiterek veya yeniden programlayarak, konağın bağışıklık sistemini değiştirebilir ve bağışıklık sistemi kontrolünden kaçabilir. Bu nedenle, immünosupresif hücrelerin baskılanması veya immün hücrelerin anti-tümörijenik tiplere modüle edilmesi, tümör immün kaçışını baskılamak ve tümör büyümesini yavaşlatmak için ilgi çekici bir yaklaşımdır. Bağışıklık sisteminin aktivasyonunun artırılmasına odaklanılan tedavi yöntemi olan immünoterapi için de nanopartiküller devreye girer. Örneğin, doğuştan gelen bağışıklık sistemi ve edinsel bağışıklık sisteminin aktivasyonunu artırarak kanserli hücrelere karşı savunmayı teşvik eden CpG-ODN’in CpG-OligoDeoksiNükleotidler altın nanopartiküller ile taşınması sonucu daha güçlü bağışıklık yanıtlarının gözlemlendiği çalışmalar bulunmaktadır. Ek olarak, lipid-kalsiyum-fosfat nanopartikülleri, spesifik antijenik bağışıklık tepkilerini tetikleyebildiği ve lipozom-protamin-hyaluronik asit nanopartiküllerinin de siRNA iletimini düzenleyebildiği çalışmalarda gösterilmiştir. Makrofajlar, patojenleri ve hücresel kalıntıları ortadan kaldırmak için profesyonel fagositlerdir. Tümör mikro ortamında, tümörle ilişkili makrofajlar TAM'lar genellikle ya pro-tümör M2 tipi ya da anti-tümör M1 tipidir. Makrofajlar veya monositler genellikle tümör bölgesine alınır ve tümör oluşumunun ilk aşamalarında M1 tipine polarize edilir ve tümörün ilerlemesinde, makrofajlar M1'den M2 tipine dönüşür. CD8+ T hücrelerinin engellenmesine yardımcı olur. Tümör çevresindeki bu yapıları hedeflemek ve dönüşümleri engellemek adına hedefli terapötiklerin gönderilmesi kanser immünoterapisi için umut verici stratejiler olacaktır. Bir bağışıklık sistemi hücresi olan ve aktivasyonu engellenen CD8 + T hücrelerinin aktivasyonunun sağlanması için, dentrik hücreler adjuvanlar ile uyarılabilir. Bir nanopartikül olan poliinosinik-polisitidilik asit poli IC dentrik hücrelere ulaşarak adjuvan görevi görür ve böylelikle bağışıklık hücrelerinin aktivasyonu yine bir nanopartikül aracılığı ile gerçekleştirebilir. İnterferon gen uyarıcıları STING, kanser terapötikleri için nanoteknolojik yaklaşım gerektiren bir başka ilgi çekici hedeftir. Hücre içi STING reseptörlerinin, STING sinyal yolunu aktive etmesi gerekir. Bunun için de CGAMP siklik GMP-AMP gereklidir. CGAMP iletilmesi ile STING'i aktive edebilecek bir lipozomal nanopartikül, üçlü negatif meme kanseri tedavisi için bir seçenek olabilir. Başka bir çalışmada STING CDN ligandının sitozolik dağıtımına yardımcı olmak için STING'i aktive eden nanopartikülleri içeren polimer vezikülleri polimersomlar sentezlendi. Bu sistemde, cGAMP, endolizozomal asidifikasyondan sonra ayrılan polimerlere verimli bir şekilde kapsüllendi. Daha sonra STING-Nanopatiküller, cGAMP'ın terapötik aktivitesini güçlendirdi, tümör büyümesini kısıtladı ve hayatta kalmayı arttırdı ve ayrıca bağışıklık kontrol noktası inhibisyonuna yanıt verdi. mikroRNA’lar mRNA immün kaçış faktörlerinin ve proinflamatuvar sitokinlerin ekspresyonunu doğrudan inhibe etmek için kullanılabilirler. Birkaç mRNA çeşidinin kanser hücrelerinde PD-L1 immün checkpoint proteini ekspresyon seviyelerinde rol oynadığı bulunmuştur. Bugüne kadar, bir anti-tümör bağışıklık tepkisini tetiklemek için mRNA'nın tümör hücrelerine verilmesi için nanoteknolojik yöntemlerin kullanıldığı az sayıda çalışma bulunmaktadır, fakat kanser immünoterapisinin geliştirilmesinde kullanılabilecek potansiyel bir nanoteknolojik stratejidir. Alman BioNTech aşısını geliştiren Uğur Şahin ve Özlem Türeci'nin, kanser tedavisinde mRNA aşıları konusunda önemli çalışmaları bulunmaktadır. - İlgili konu Tedaviye dirençli kanserler için çözüm ışığı Mikro-RNA kullanımı Bir başka yeni immünoterapi yöntemi olarak CAR-T tedavisi ile, lösemi ve lenfoma tedavisi gibi hematolojik maligniteleri kan kanserleri olan hastaların tedavisinde büyük başarı elde edildi. CAR programlı lenfositlerde T hücresi reseptörlerini verimli bir şekilde devre dışı bırakmak için genom düzenleme proteinlerini CRISPR geçici olarak ifade etmek için mRNA’yı hedefe götürecek nanotaşıyıcılar geliştirildi. Sonuç olarak nanoparitküllerin mRNA'ları hedeflenen T hücrelerine etkili bir şekilde taşıyabildiğini ve ardından hedeflenen T hücrelerinin seçilen proteinleri ifade etmesine yol açtığını gösterildi. Kanser tanısında kullanılan nanomalzemeler Kanserde erken tanı, uygulanacak tedaviler yöntemi ve stratejileri hayati derece etkileyebilir. Erken tanı ve bununla birlikte başlayan erken tedavi, kanserli hücrelerin büyümesine ve yayılmasına fırsat tanımadan engelleyebilir. - İlgili konu Nanotanecik nedir, örnekleri nelerdir? Kanser tanısında nanoteknoloji Günümüzde kanserde erken tanı araçları arasında, pozitron emisyon tomografisi PET, manyetik rezonans görüntüleme MRI, bilgisayarlı tomografi BT ve ultrason kullanılmaktadır. Ancak bu görüntüleme sistemleri, farklı kanser türleri ve evresi hakkında yeterli klinik bilgi sağlanmaması nedeniyle sınırlıdır. Bu nedenle, hangi optimum tedavinin sağlanabileceğine bağlı olarak hastalık durumunun tam bir değerlendirmesini elde etmeyi zorlaştırır. Bu sebepten uygulanacak tedavi kadar tanı yöntemlerinin de gelişimi daha kapsamlı ve kesin tedavi stratejilerine olanak sağlayacağından kritik öneme sahiptir. Kanser tanısı için tümör dokusunun nanopartiküller ile görüntülenmesi, kanseri erken aşamalarında tespit etmeyi mümkün kılmıştır. Nanoteknolojideki gelişmeler ve bu alanda kullanılan araçlar ile kanser tanısında yeni stratejiler kazandırılmaya devam etmektedir. - İlgili konu Kanser tanısı nasıl konur? Kuantum dotlar Nesnelere nüfuz etme kabiliyetinin olmaması, görünür spektral görüntülemenin kullanımını sınırlar. Yakın kızılötesi spektrumda floresan yayan kuantum dotlar, bu sorunun üstesinden gelmek için tasarlanmış ve bu da onları kolorektal kalın bağırsak kanser, karaciğer kanseri, pankreas kanseri ve lenfomayı görüntülemek için daha uygun hale getirmiştir. Daha yüksek doku penetrasyon dokuya giriş derinliğine, daha yüksek uzaysal ve zamansal çözünürlüğe sahip ikinci bir yakın kızılötesi NIR pencere de kanser görüntülemeye yardımcı olmak için geliştirilmiştir. Nanokabuklar Nanokabuklar, boyutları 10 ila 300 nanometre arasında değişen, genellikle silikondan yapılmış ve ince bir metal kabukla genellikle altın kaplanmış dielektrik çekirdeklerdir. Plazma aracılı elektrik enerjisini ışık enerjisine dönüştürerek çalışırlar ve UV-kızılötesi emisyon / soğurma dizileri aracılığıyla optik olarak esnek bir şekilde ayarlanabilirler. Büyük boyutlar ile sınırlı olsalar bile görüntüleme işlemlerinde ağır metal toksisiteleri olmadığından tercih edilirler. Altın nanopartiküller Altın nanopartikül AuNP'ler, küçük boyutu, iyi biyouyumluluğu ve yüksek atom numarası nedeniyle iyi bir kontrast maddesidir. Yapılan son araştırmalara göre AuNP'lerin hücreleri hedeflemek için hem aktif hem de pasif hedefleneme de kullanılabilmektedir. Pasif hedefleme ilkesi, tümör dokularındaki geçirgenlik gerilim etkisi nedeniyle görüntülemeyi geliştirmek için altın nanopartiküllerin bir araya toplanmasıyla yönetilir. Aktif hedeflemeye, tümör hücrelerinin AuNP aktif hedeflemesini sağlamak için AuNP'lerin EGFR hedefli monoklonal antikorlar gibi tümöre özgü hedefli ilaçlarla birleştirilmesi aracılık eder. Bir grup araştırmacı karaciğer kanser hücreleri ile AuNP’leri karıştırdı ve X-ışını görüntüleme kullanarak, altın nanokompozit grubundaki karaciğer kanser hücrelerinin, sadece karaciğer hücrelerine göre daha güçlü bir görüntü verdiklerini keşfetti. Bu bulgular, vücutta birkaç milimetre çapında olacak kadar küçük tümörlerin tespit edilmesine olanak sağlayabilir ve bu da erken tanı için oldukça önemlidir. Biyobelirteçler Kanser biyobelirteçleri, ekspresyonunun tümörün varlığını ve durumu gösteren biyolojik özelliklerdir. Biyobelirteçler proteinler, protein parçaları veya DNA olabilir. Bu tür belirteçler, kanser hücrelerindeki değişiklikleri izlemek, hücresel süreçleri incelemek veya tanımlamak için kullanılmaktadır ve buradan elde edilen sonuçlar sonuçta tümörlerin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilmektedir. Kanser taraması için alınan kan, idrar veya tükürük örneklerinde aranan biyobelirteçlerin tamamen yeterli olduğu henüz kanıtlanmadığından daha fazla araştırılma ihtiyacı duyulmuştur. Alınan bu örneklerde anormal olarak eksprese edilen protein, peptit, glikan ve antikorların ekstrakt modelleri proteomik teknolojinin gelişimi ile protein biyobelirteçlerinin keşfine imkan sağlamıştır. Ancak protein profilleme testlerinde düşük moleküler ağırlığa sahip olan protein biyobelirteçlerinin kaybına neden olan engeller bulunmakta. Bu problemin de ortadan kaldırılmasında nanoteknoloji devreye girmiştir. Kullanılan nanopartiküller ile düşük moleküler ağırlıklı protein biyobelirteçleri yakalanabilen iki farklı çalışma mevcuttur. Ayrıca kütle spektrometresinin hassasiyetinin artırılmasında ve immüno-tarama veya tümör hücrelerinin özelliklerini incelenmesinde de nanoteknolojik çalışmalar bulunmaktadır. Biyobelirteçlerin nanoteknoloji ile taranmasından hala yanlış pozitif ve yanlış negatif sonuçlar nedeniyle daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Kanser tedavisinde kullanılan nanomalzemeler Nanoteknolojinin gelişimi kanser tedavisinde de gelişmeleri beraberinde getirmiştir. Bu gelişmeler küçük moleküler yapıların ve partiküllerin ilaç salınımında bir araç olarak kullanılma imkanı sunmuştur. Lipozomlar İlaç taşıma sistemlerinde kullanılan lipozomlar aktif veya pasif olarak çalışabilir. Pasif hedefleme de tümör dokularındaki geçirgenlik gerilim etkisi altında, damarlardaki boşluklar sayesinde tümör içine girebilir ve burada hücreler ile kaynaşabilir. Hücre içi boşlukta ise ilaç salınımını gerçekleştirebilir. Aktif hedefleme de ise lipozoma bağlı antikorlar, tümöre özgü antijenleri hedefler ve ardından ilaçları tümöre taşıyabilirler. Ayrıca uygun pH, redoks potansiyeli, ultrasonik ve elektromanyetik alan gibi durumlar sağlandığında da lipozomlar ilaç salınımını aktif veya pasif yollarla gerçekleştirebilir. Boyutlarına göre tümörlere nüfuz etme kabiliyetleri ve yarılanma ömürleri farklılık gösterebilir. Örnek olarak, adriamisinin lipozomal formları, önemli derecede klinik yarar gösterdiklerinden dolayı metastatik yumurtalık kanserinin tedavisi için kullanılmaktadır. - İlgili konu Over yumurtalık kanseri metastazının mekanizması çözüldü – sırada engel olmak var Karbon nanotüpler Karbon nanotüplerin yüzey alanları, metal özellikleri, elektriksel ve termal iletkenlikleri gibi fiziksel ve kimyasal özellikleri nedeniyle, büyük ölçekli biyomedikal uygulamalar için çok uygun bir nanoteknolojik adaydır. Ayrıca yakın kızılötesi ışığı emme yetenekleri ile onların termak etki ile ısınmalarını sağlar ve tümör hücrelerini hedefleyebilirler. Örnek olarak ise paklitaksel gibi ilaçlar ile kombinasyon olarak kanser tedavisinde kullanılmasına yönelik in vitro ve in vivo çalışmalar mevcuttur. Polimerik miseller Polimerik nanopartiküller, nanokapsüller veya polimer miseller olarak bilinirler. İlaç taşıma sistemleri için bildirilen ilk polimerlerdir ve hidrofobik ilaçlar ile kullanılırlar. Hidrofobik makromoleküller ve ilaçlar, polimerik nanopartiküllerin merkezine aktarılabilir ve sulu bir çözelti içerisinde enjeksiyon ile terapötik etki sağlayabilir. Polimerik nanopartiküller potansiyel olarak kanser hücrelerine kıyasla sağlıklı dokularda sitotoksisiteyi hücre öldürücülük düşürmek için alternatif yollar sağlayabilir. Ancak kanser nanotıbbı için, ilaçların hedefe sınırlı yan etkiler ve ilaç direnci ile etkili bir şekilde nasıl ulaştırılacağı konusunda hala zorluklar bulunmaktadır. Örneğin, adriamisin ile konjuge nanomateryal, bir dereceye kadar terapötik etkiye ulaşmış ve çeşitli kanser türleri için tedavi amaçlı kullanılmıştır, fakat toksisite ve kalp problemlerinin dahil olduğu birçok yan etki sebebiyle kullanımı sınırlandırılmıştır. Faydaları göz önüne alındığında polimerik miseller ile ilaç hedeflendirmesinin daha güvenli sağlanması için daha fazla çalışma gerekmektedir. Dendrimeler Polimerin boyut, yük, çoklu ligand grupları, lipit çift katmanlı etkileşimleri, sitotoksisite, hücre içine alınımı, plazmaya tutma süresi, biyolojik dağılımı ve dendritik makromoleküllerin filtrasyonu dahil olmak üzere fizikokimyasal ve biyolojik özellikleri, dendrimerleri potansiyel nano boyutta taşıyıcılar haline getirmiştir. Genel olarak, dendritik ilaç konjugatları, antitümör ilaçların dendritik periferal gruplara kovalent bağlanmasıyla oluşturulur. Bu nedenle, her dendritik moleküle birkaç ilaç molekülü bağlanabilir ve bu terapötik moleküllerin salınması, kısmen bu bağlanmanın doğası ile kontrol edilir. Dendrimerlerin ek bir avantajı, DNA-poliamidlerinde görüldüğü gibi DNA'ya bağlanma yetenekleridir ve bu da onları folat reseptörü eksprese kanser hücrelerini öldürmede oldukça etkili kılar. Kuantum dotlar Kuantum noktaları vücudun belirli bölgelerinde toplanarak ilaçları bu bölgelere aktarabilir. Kuantum dotların tek bir iç organda konsantre olma yeteneği, onları hedeflenmemiş ilaç dağıtımına karşı potansiyel bir çözüm haline getirir ve kemoterapinin yan etkilerinin de ortadan kaldırılmasına imkan sağlayabilir. Sonuç Nanoteknoloji, yıllar içinde kanser tedavisinde çok fazla umut vaat etmiştir. Nanomalzemeler geliştirilmiş farmakokinetik ve farmakodinamik özellikleri ile kanser tanısının ve tedavisinin iyileştirilmesine katkıda bulunmuştur. Nanoteknoloji, özgünlükleri nedeniyle minimum sistemik toksisite ile etkilenen organlarda hedeflenen ilaç salınımına olanak sağlar. Ancak diğer terapötik seçeneklerde olduğu gibi, nanoteknoloji de tamamen toksisitelerden yoksun değildir, bu nedenle klinik uygulamalarda aksamalar olmaktadır. Nanoteknoloji ile ilgili sınırlamalar göz önüne alındığında, ilaç salınımını iyileştirmek, dezavantajları minimumda tutarken etkinliklerini en üst düzeye çıkarmak için daha fazla çalışmalara ihtiyaç vardır. Kullanılan nanomalzemelerin fizikokimyasal özellikleri arasındaki etkileşimleri geliştirerek, kanser yönetiminde tanı ve tedavi için daha güvenli ve daha etkili türevler sağlanabilir. 1033 Acıbadem Maslak Hastanesi'nde uluslararası katılımla bu yıl ilk kez gerçekleştirilen 1. Acıbadem Karaciğer ve Pankreas Forumu'nda karaciğer ve pankreas tümörlerinde artışa neden olan faktörler üzerinde durulurken tedavi yöntemlerinde en yeni gelişmeler de ele alındı. Günümüzde hızla yaygınlaşan karaciğer ve pankreas kanserlerine; yanlış beslenme alışkanlıklarından sigaraya, hareketsiz yaşam tarzından diyabete dek birçok faktör zemin hazırlıyor. Hal böyle olunca, hayati organlarımız olan karaciğer ve pankreas sağlığında tehlike çanları da çalıyor. Acıbadem Altunizade/ Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan toplantıda yaptığı konuşmada, günümüzde en ölümcül dördüncü kanser türü olan pankreas kanserinin erken teşhis ve multidisipliner yaklaşımla tedavi edilebilmesi sayesinde hastaların yaşam süresinin uzatılabildiğini vurguladı. Eskiden kanserli hücrelerin pankreas çevresindeki damarlara yayılmaları nedeniyle ameliyat etme şansı olmadığı düşünülen ve kemoterapi dışında tedavi alamayan hastaların büyük bir bölümüne günümüzde artık ön kemoterapi tedavisinden sonra başarılı bir şekilde cerrahi yöntem uygulanabildiğini belirten Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan "Genel cerrah, tıbbi onkoloji, gastroenteroloji, girişimsel radyoloji ve radyasyon onkolojisi uzmanlarının birlikte planlayacakları multidisipliner yaklaşımla günümüzde pankreas kanserinde tedavi şansı yükseliyor ve hastaların daha uzun süre yaşayabilmeleri sağlanabiliyor." diye yıllık sağ kalım yüzde 40'lara yükseldiSinsi bir kanser türü olan ve o yüzden genellikle ileri dönemlerde belirti veren pankreas kanseri tedavisinde son yıllarda gerek teknoloji gerekse tıptaki gelişmeler sayesinde dev adımlar atıldığını belirten Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, "Cerrahide geliştirilen teknikler ve yeni kemoterapi ilaçları sayesinde günümüzde hastaların yüzde 30-40'ında 5 yıllık sağ kalım sağlanabiliyor." dedi. Pankreas kanserinde cerrahi yöntemin en etkin tedavi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Güral Onur Ceyhan sözlerine şöyle devam etti "Ameliyatın ardından uygulanan kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler de hastalığın tekrarlama riskini azaltarak tedaviden daha başarılı sonuçlar alınmasını sağlıyor. Tümörün çevreye yayılımı nedeniyle ameliyatın mümkün olmadığı hastalarda ise kemoterapi veya radio-kemo tedavisi MR Linac gibi ışınlarla tedavi yapabilen ileri teknoloji yöntemleri de tümörü küçülterek ameliyatla çıkartılabilir noktaya ulaştırabiliyor."Karaciğer kanseri tedavisinde başarı oranı arttıAcıbadem Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özlem Er konuşmasında, son yıllarda yaygınlaşan obezite ve diyabet nedeni ile karaciğer kanserinde hızlı bir artış yaşandığını, alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığının da giderek artan sebepler arasında yer aldığını vurguladı. Günümüzde erken evre tedavide cerrahi müdahale yapıldığını, ileri evrelerde ise tümör özelliklerine göre moleküler tedavi ve immünoterapi sıralı bir şekilde ya da birlikte tedavi uygulandığını belirten Prof. Dr. Özlem Er, metastatik hastalıkta uzun dönem sağ kalımın multidisipliner tedavi ve kişiye özel yaklaşımla sağlanabildiğini söyledi. Prof. Dr. Özlem Er, hedefe yönelik ilaçlar ve immünoterapinin hepatit ve siroz zemininde gelişen karaciğer kanserlerinin tedavisinde başarıyı artırdığını özel ışınlama yapılabiliyorToplantıda konuşan Acıbadem Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Enis Özyar da, karaciğer ve pankreas tümörlerinde tedavi seçeneklerinden olan radyoterapide son yıllarda çok hızlı gelişmeler kaydedildiğini belirterek şöyle konuştu "Artık tümörler çevredeki sağlıklı dokulara zarar vermeden yüksek dozlarda tedavi edilebilmektedir. Klasik radyoterapiye göre birçok üstün özelliğe sahip olan MR Linac sayesinde hastalara çok daha etkili tedavi uygulanabilmektedir. Her radyoterapi seansından önce hedef tümörler hassas bir şekilde saptanabilmekte ve hastaya özel planlama yapılarak her tedavide hedefin hassas bir şeklide ışınlanması mümkün olurken, çevredeki normal dokulara zarar verilmesinin önüne geçilmektedir."Yan etkiler büyük ölçüde azaldıAcıbadem Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Şengöz, karaciğer kanserinin tedavisinde öncelikle cerrahi yöntemin uygulanması gerektiğini ancak bunun mümkün olmadığı durumlarda radyoterapi ve radyocerrahi yöntemlerinin uygulanabileceğini belirtti. Ameliyatla çıkarılamadığı halde bulunduğu yerde karaciğer kanserini yok edebilmenin kolay olmasa da günümüzde mümkün olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Meriç Şengöz "Radyasyonun hücreler üzerindeki tahrip edici etkisini doğru ve hassas bir şekilde çevredeki normal dokulara zarar vermeden yapabildiğimizde hastalığı yüksek oranda kontrol edebiliyoruz. Son yıllarda özellikle radyocerrahi yöntemleriyle başarılı sonuçlar alıyoruz. 3 boyutlu konformal radyoterapinin daha gelişmiş uygulamaları; en uygun görüntüleme yöntemleriyle birleştirildiğinde yan etkiler çok azalıyor buna karşılık tümörü yok edebilme başarısı artıyor. Farklı radyoterapi yöntemleriyle bu tümörlerin tedavisinde büyük adımlar atılabiliyor" diye daha sık görülüyorAcıbadem Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gürhan Şişman da toplantıda yaptığı konuşmada safra yolları kanseri tanısı ve bu zeminde gelişen sarılık tedavisi hakkında bilgiler verdi. Safra yolları kanserlerinin, tüm gastrointestinal kanserler içinde yüzde 3'lük kısmı oluşturduğunu, bu kanser tipinin daha çok 50-70 yaş arasında ortaya çıktığını belirten Doç. Dr. Gürhan Şişman "Ancak bazı durumlarda 30-40 yaş arasında da görülebiliyor. Safra yolları kanserine çoğunlukla; enfeksiyonlar, safra taşları, genetik sendromlar, karaciğerin kronik hastalıkları, diyabet hastalığı, obezite ve AIDS yol açıyor. Son yıllarda radyolojik görüntüleme yöntemlerinin gelişmesi ile safra yolları kanserine erken tanı konulabilmektedir." dedi. Her şey bir gülücük için Meçhul askere mezarlık görevlisi sahip çıktı ZİHİNSEL ENGELLİ EMİRHAN İÇİN 'ASKER EĞLENCESİ' DÜZENLENDİ Kaynak Bültenler Kemoterapi, Maslak, Asker, Sağlık, Son Dakika Son Dakika › Sağlık › Karaciğer ve Pankreas kanserlerinin tedavisinde umut veren gelişmeler - Son Dakika Bu haber Bültenler tarafından hazırlanmış olup habere tarafından hiçbir editöryal müdahalede bulunulmamıştır. Bültenler tarafından hazırlanan bütün haberler sitemizde hazırlandığı şekliyle otomatik servis edilmektedir. Bu nedenle haberin hukuki muhatabı Bültenler kurumudur. Son Dakika

karaciğer kanseri tedavisinde son gelişmeler